İSLAM’IN İLK YILLARINDA KADIN EĞİTİMİ

 Özet:

Kadınlar tarih boyunca, genellikle haksızlığa ve ayrımcılığa tabii tutulmuşlar, ikinci sınıf muamelesi görmüşlerdir. İslamiyet gelmeden önce Arabistan’da ve dünya’nın diğer bölgelerinde kadınların durumu farklı değildi. Bir mal gibi alınıp satılırlar ve temel insan haklarından mahrum idiler. Kız çocukları bir utanç vesilesi kabul edilir ve diri diri gömülürlerdi. Kur’an’ın nazil olmaya ve Peygamberimiz tarafından tebliğ edilmeye başlaması ile birlikte; kadınlar, kız çocukları, köleler özgürlüklerine ve temel haklarına kavuşmuşlardır. Bu hakların en önemlilerinden birisi de eğitim-öğretim hakkıdır. Eşleri başta olmak üzere, birçok kadın; Kur’an, dini bilgiler ve diğer konuları Peygamberimizden öğrenmiş, başkalarına öğretmiştir. Kadınlar bu konuda o kadar istekli davranmışlardır ki, zaman ve mekân sınırlaması olmadan her fırsatta öğrenmeyi sürdürmüşlerdir. Bilgi ve birikimleri neticesinde özgüven kazanarak Peygamberimizin takdirini kazanmışlar, erkeklerle fikri mücadele yapacak, haklarında vahiy gelecek kadar temayüz etmişlerdir. Her türlü dini ve pozitif bilginin yayılmasında erkekler kadar hizmetleri olan kadınların, asr-ı saadetteki bu seçkin ve özgür durumları fazla devam etmemiştir. Zamanla yanlış yorumlar ve erkek egemen bir din anlayışı, kadınları yeniden ikinci plana itmiş ve dışlamıştır. Makalemizde, kadınların Peygamberimiz dönemindeki konumlarını, özgürlüklerini, kültürel konularda belirleyici olmalarını, eğitim faaliyetlerindeki katkılarını tespit etmeye; o uygulamalardan günümüze gelerek yapmamız gerekenleri ortaya koymaya çalıştık.

Anahtar Kelimeler: Asr-ı Saadet, Peygamber, Kadın Hakları, Kadın Eğitimi.

Women’s Education in the Early Years of Islam.

          Abstract:

Women throughout history, often been subjected to injustice and discrimination, saw second-class treatment, were not even considered human. The situation of women in other parts of Arabia before Islam and the world quite bad. As a commodity bought and sold, and were deprived of their basic human rights. Girl children are considered an embarrassment and buried alive. Begin to be revealed in the Qur’an and the Prophet Muhammad with the start to be notified by the women, girls, slaves won their freedom and basic rights. One of the most important of these rights is the right to education. Especially their wives, many women, the Koran, the Prophet learned religious knowledge and other subjects, taught to others. Women have treated this subject so keen that, without limitation of time and space have continued to learn at every opportunity. Information and knowledge gained as a result of the appreciation of the Prophet gained self-confidence, men will wage an intellectual struggle against them have distinguished themselves until the next revelation. All kinds of services, religious and women with a positive dissemination of information as much as men, the Prophet of the period did not continue for more than this exclusive and free states. Misinterprets the concept of time, and a male-dominated religion, women and excluded again pushed the second plan. In this article, the positions of women during the Prophet, freedoms and cultural issues to be decisive, to determine the contributions of educational activities, he tried to show the applications needs to do is come today.

Key Words: The Period of the Prophet, Prophet, Women’s Rights, Women’s Education.

        Giriş: Kur’an-ı Kerim, Peygamberimizin tebliğ görevinin eğitim-öğretim esasına dayalı olduğunu defalarca vurgulamıştır.[1]  Peygamberimiz öncelikle o dönemde bir köle ve mal muamelesi gören kadını gerçek hüviyetine, haklarına ve özgürlüğüne kavuşturmuştur. Bir utanç vesilesi [2] olarak kabul edilen kız çocuklarını erkek çocuklarla eşitlemiş ve değer vermiştir. Hz. Ömer’in “Biz cahiliye döneminde kadınları adam yerine koymazdık” sözü [3] ve o dönemin kadınlarının “Rasulullah bize, bizden daha hoşgörülü ve merhametliydi” sözleri bunu teyit etmektedir.[4] Kur’an-ı Kerim’in “kadınlar” ismini taşıyan ve oldukça uzun suresinde kadınların hakları ayrıntılı olarak sayılmış ve erkeklerle eşitliği vurgulanmıştır.[5]  Kadınların erkekler için bir denge unsuru ve örtü olduğu, onlarsız bir hayatın mümkün olmadığı bildirilmiştir.[6]

              Peygamberimiz her fırsatta ve mekânda kadın-erkek ayrımı yapmadan ashabını eğitmiştir. Evinde, mescitte, ziyaret ettiği evlerde, sokakta, seferde, ibadet esnasında, düğün ve bayramlarda, heyetleri kabulünde eğitim faaliyetini ara vermeden sürdürmüştür.[7]  Kullandığı eğitim metotları da son derece etkileyici ve muhatabı önemseyen metotlardı. Öncelikle o dönem için hayati ehemmiyeti olan okuma-yazmaya ağırlık vermişti. Zira Mekke’de ve Medine’de okuma yazma bilenlerin sayısı son derece sınırlıydı.[8] Şiddet ve zorlama asla söz konusu değildi. Uygulamalı bir konuyu mutlaka kendisi göstererek öğretirdi. Tedricilik metodunu kullanır, muhatabını bıktırmazdı. Eğittiği kişilerin yetenek ve yaşını dikkate alırdı. Soru sorarak, şaka yaparak, jest-mimik kullanarak, şekiller çizerek, sebep ve gerekçelerini açıklayarak anlattığı hususu daha anlaşılır kılardı. Bazen soruların cevabını yanındaki arkadaşlarına verdirir, bu şekilde onları onore ederdi. Sorduğu sorulara doğru cevap verenleri takdir eder, gerektiğinde anlaşılması için konuyu tekrar anlatır veya yazdırırdı.[9]

Kadınların eğitimi konusunda Peygamberimizin gerçekleştirdiklerini şu başlıklar altında incelemek yerinde olur:

1-Kadınların ve kız çocuklarının insan onur ve haysiyetine uygun bir statüye kavuşturulması.

2-Mescitte ve diğer mekânlarda Peygamberimiz tarafından eğitilmeleri.

3-Peygamberimizin eşlerinin ve eğittiği kadınların diğer kadınları eğitmesi.

4-Kız çocuklarının okutulması ve yetiştirilmesi.

5-Kadınların her türlü faaliyette yer alması ve meslek sahibi olmalarının teşviki.

6-Bu eğitim sayesinde kadınların güven duygusu edinmeleri ve dini-kültürel konularda belirleyici olmaları.

7-Erkeklerin bütün öğrendiklerini hanımlara da öğretmekle görevlendirilmeleri. Bu başlıklar doğrultusunda Mekke ve Medine’de kadınların eğitimine bir göz atalım.

İlk Vahiyle Birlikte Her zaman ve Mekânda Kadın Eğitimi

Mekke döneminden itibaren kadınların eğitildiğini ve onların da diğer kadınlara tebliğ görevini yaptıklarını biliyoruz. Hz. Hatice ilk Müslüman ve öğreticilerdendir. Peygamberimizden öğrendiği her şeyi başkalarına aktarmış, hatta çoğu kişinin Müslüman olmasına vesile olmuştur.[10] Yine Mekke’de Guzeyye isimli kadının tebliğ faaliyetlerinde aktif olarak yer aldığı, Kureyş kadınlarına gizlice İslam’ı anlattığı bilinmektedir. Mekkeli müşrikler onu yakalamışlar Devs kabilesinin yaşadığı bölgeye sürgün etmişlerdi. Onun samimiyeti, sabrı ve inancı kabileyi etkilemiş ve Müslüman olmalarına vesile olmuştu.[11]  Hz. Ömer’in kız kardeşi Fatıma bint el-Hattab kocası ile birlikte Müslüman olunca Peygamberimiz onlara öğretici olarak Habbab b. El-Eret’i görevlendirmişti. Habbab, Fatıma’ya Kur’an’ı anlamak, yorumlamak konusunda bilgiler öğretmişti. Gelen ayetlerin yazılı olarak Fatıma’nın yanında bulunması, gerektiğinde üzerinde çalışmalar yapılması önemli bir husustur.[12]

Peygamberimiz ilim öğrenme ve öğretme konusunda asla kadın-erkek ayrımı yapmamıştır. Nazil olan ayetleri kadınlara da okumuş, zaman zaman kadınlara da danışarak görüşlerine itibar etmiştir.[13] Kadınlar her türlü konuyu öğrenmek için rahatça Peygamberimizin evine geliyorlar, ona istedikleri soruları soruyorlar ve bu sırada yüksek sesle konuşuyorlardı.[14]  Peygamberimiz zamanında kadınlar Cuma namazlarına da geliyorlar ve hutbeleri dinliyorlardı. Bazılarının uzun sureleri mescitte Peygamberimizden duyarak ezberlediklerini biliyoruz. Bu şekilde Kaf suresini dinleyerek ezberleyen kadınlar vardı.[15]  

Kadınlar sürekli mescide gelemedikleri için oradaki sohbet ve eğitimden mahrum kalıyorlardı. Peygamberimize müracaat ederek kendileri için özel bir gün ayrılmasını istediler. Peygamberimiz bu isteği kabul etti ve haftada bir günü kadınlara ayırdı.[16] Kadınlara ayrılan o günde kadınların eğitim-öğretim işi ile meşgul oluyor ve sorularını cevaplandırıyordu.[17] Kadınların mescide rahat girip çıkmaları için ayrı bir kapı açtırmıştı.[18] Bu özel günde Peygamberimiz kadınlara vazediyor, tavsiyelerde bulunuyor ve Kur’an okuyarak açıklamalar yapıyordu.[19]  Kadınlar geceleri dahi mescide rahatça gidip geliyorlardı.[20]

Rivayete göre Ümm-ü Amir bint Yezid b. Es-Seken (Fukeyhe veya Esma) kadınların temsilcisi olarak Peygamberimize gelir ve bazı isteklerini veciz bir konuşma yaparak iletir. Peygamberimiz bu konuşma ve talebi o kadar beğenir ki yanında bulunanlara: “Dini konusunda bundan daha güzel problemini ortaya koyan bir kadın gördünüz mü? diye sormuştu. Ashab görmediklerini söyleyince Peygamberimiz: “Ey kadın! Dinle ve seni elçi olarak gönderen kadınlara söyle: Kadının kocasıyla iyi geçinmesi, onun rızasını kazanması kocasının yaptıklarına denk sevap almasına neden olur.” buyurunca kadın sevincinden La ilahe illallah diyerek uzaklaşır. [21]

Peygamberimiz kendisi kadınları eğitmekle kalmamış, eğitici kadınlar da yetiştirmiş, erkeklerden öğrendiklerini kadınlara da öğretmelerini istemiştir. Muaz b. Cebel kadınlara mahsus bir meseleyi cevapladıktan sonra soruyu sorana: “Rasulullah bize öğretmiş, kadınlarımıza öğretmemizi de emretmiştir” demiştir.[22] Peygamberimiz kendisini ziyarete gelip yeni bir şey öğrenenlere : “Ailenize dönün ve onlara ta’limde bulunun” diye tavsiye ederdi. [23]

Hz. Aişe Peygamberimizin eğitiminden geçmiş ve hadis, tefsir, fıkıh ilimlerinin yanında diğer ilim dallarında da tam bir âlime olarak sadece kadınların değil, erkeklerin de eğitiminde rol almıştı. Genellikle sabah namazlarından sonra Peygamberimiz Hz. Aişe’ye dini konuları öğretirdi. Yeni bir ayet indiği zaman onu ayrıntıları ile kavramaya çalışır, anlamadığı yerleri Peygamberimize sorardı. Bazen hiç kimsenin aklına gelmeyecek soruları ile Peygamberimizin açıklamalarını bekler, aldığı bilgileri diğer kadınlar ve öğrencileri ile paylaşırdı. Bir defasında “Yerin başka bir yerle, göklerin de başka göklerle değiştirildiği gün…”[24] ayeti hakkında Peygamberimize: “Bu sırada insanlar nerededir?” diye sormuş, “Bunu senden önce ümmetimden kimse sormadı. İnsanlar o gün sırat üzerindedir” cevabını almıştı.[25]  O İslam dünyasının her tarafından yazılı olarak gelen sorulara yeğeni Aişe ile birlikte (Talha’nın kızı) yazılı cevaplar veriyor ve bu şekilde yazılı öğretimin ilk örneğini başlatmış oluyordu.[26]  Peygamberimizin vefatından 47 yıl sonraya kadar bu hizmeti devam ettirmiş, pek çok talebe yetiştirmiştir.[27] Peygamberimiz onun hakkında “Dininizin yarısını şu Hümeyra’dan alınız” buyurmuşlardır.[28]  Hz. Aişe, Muaviye’ye cesur bir şekilde karşı çıkmış ve onu ikaz eden mektuplar yazmıştır. [29]  

             Peygamberimizden 2210 hadis rivayet etmiştir.[30] Bu hadislerin doğru anlaşılması hususunda birçok muhaddis sahabe ile tartışmış, Medine vaizi İbn-i Ebis-Saib’e vazederken dikkat etmesi gereken hususları söylemiştir.[31] Medine vaizine ikazlarda bulunmak herkesin yapabileceği bir iş değildir. Bu ilmi altyapı ve özgüveni gerektirir. Peygamberimizin yetiştirdiği kadınların donanımlarını göstermesi açısından dikkat çekici bir olaydır. Hz. Aişe, çocukların eğitiminde şiir’in kullanılması gerektiğini, bunun güzel hitabet yeteneği kazandıracağını belirtmiştir. Hz. Aişe’nin namazda kadınlara imamlık yaptığı, ezan ve kamet okuduğu, aynı şekilde Ümm-ü Seleme, Ümm-ü Varaka bint Abdullah b. El-Haris’in de kadınlara imamlık yaptığı bilinmektedir.[32] İmamlık yapmanın belli bir eğitimi ve birikimi gerektirdiğini düşünürsek, kısa zamanda böyle kadınların yetişmesi gerçekten bir eğitim reformudur.

Peygamberimizin Kızı Fatıma şair ve bilgin birisiydi. Eşlerinden Ümm-ü Seleme’de çok bilgiliydi. Peygamberimize sorarak öğrendiği konuları başkalarına aktarırdı. Bazı konularda Hz. Aişe’den daha bilgili olduğu rivayet edilir. Onun da Hz. Aişe gibi birçok erkeğe ders verdiği bilinmektedir.[33] Peygamberimiz evinde de çok uyumlu ve geçimli birisiydi. Aile efradını hiç incitmez, ev işlerine yardım ederdi. Yama yapar, elbisesini temizler, koyun sağardı. Zaman zaman eşlerinin hoşlanmadığı davranışlarını yapıcı bir üslupla kırmadan düzeltirdi.[34] Eşi Hz. Hatice, bu işleri yapacak kimseler var, yorulmasanız ya Resulallah dediğinde: “Dört şeyden hoşlanmam ve Allah’a sığınırım: Korkaklık, cimrilik, tembellik ve pislik.” [35] buyurmuştu.

Eşleri, Ümm-ü Seleme, Hafsa, Ümm-ü Habibe, Esma, Safiye, Ümm-ü Eymen, Zeynep b. Cahş ve Ümmü-d Derda da Peygamberimizin rahle-i tedrisinden geçmişler ve daha sonraları kadınları eğitmişlerdir. Peygamberimizin eşleri özellikle evlerine gelen kız çocuklarının eğitiminde ciddi bir rol oynamışlar, bu öğrenciler öğrendiklerini başkalarına öğretmişlerdir.[36]

Peygamberimiz sadece kadınları eğitmekle kalmamış; kız çocuklarının eğitilmesini ve güzel terbiye edilmesini tavsiye etmiştir. “Her kim büluğ çağına ulaşmalarına kadar iki kız çocuğunun bakımını, nafakasını, terbiye ve yetiştirilmesini üzerine alır yerine getirirse, o kimse kıyamet gününde benimle beraber şöyle olacaktır” buyurdu ve iki parmağını birbirine yanaştırdı.[37] Cariyeler dahi bunun dışında bırakılmamış ve onların da eğitilmesi istenmiştir. “Bir erkek, cariyesini güzelce terbiye eder, güzelce öğretimden geçirir, sonra azad edip onunla evlenirse ahrette iki ecir’e nail olur”.[38] hadisi bunu göstermektedir.

Kadınların eğitimi sadece Kur’an ve dini bilgilerden ibaret değildi. Her konuda onların eğitilmesi söz konusuydu.[39] Peygamberimiz kadınların meslek sahibi olmalarını teşvik etmiştir. Asr-ı Saadette kadınlar ev işlerinin yanında, bağ-bahçe işleri, sanatkârlık, ticaret, deri işleme, dokumacılık, yün eğirme, örgü yapma, okuma-yazma öğretme, ilaç yapma, hasta bakıcılık, şairlik, savaşlarda erkeklere yardım ve koku satma gibi işlerle de uğraşmışlardır. Abdullah b. Mes’ud’un hanımı Zeynep, el işi yaparak para kazanırdı. Bir gün Peygamberimiz kadınlara sadaka vermelerini söyleyince: Ya Rasulallah ben kazandığım parayı kardeşimin yetim çocukları ile fakir kocama harcıyorum, bu sadaka yerine geçer mi? diye sormuş, Peygamberimiz de cevaben: “Evet olur “ demişti.[40]

İlk muhacir hanımlardan olan Şifa Hatun, peygamberimizin eşi Hafsa’ya okuma yazma öğretmiş, Hz. Ömer döneminde danışmanlık ve çarşı-pazar’ı denetleme görevi yapmıştır.[41] Hz. Aişe’nin azadlı cariyesi Berire, Mugis isminde bir köleyle evliydi. Berire azad olunca Mugis’ten boşanmak istedi, fakat Mugis ayrılmak istemiyordu. Peygamberimize müracaat ederek aracılık yapmasını istedi. Peygamberimiz Berire’ye: “Allahtan kork, o senin kocan ve çocuklarının babasıdır dedi. Berire: Bu bir emir midir Ya Rasulallah deyince, Peygamberimiz: Hayır ben sadece aracıyım buyurdular. Bunun üzerine Berire: Benim ona ihtiyacım yok dedi. Peygamberimiz o sırada ağlayan Mugis’i amcası Abbas’a göstererek: Mugis’in Berire’ye sevgisi, Berirenin de Mugis’e nefreti şaşılacak şey doğrusu” buyurdular. [42]

Peygamberimiz dönemindeki kadınlar haklarında vahiy inecek derecede kişilikleri oturmuş, görüş beyan eden ve bazen Peygamberimin görüşünü dahi beğenmeyecek kadar özgüveni ve bilgisi olan kadınlardı. Peygamberimiz kadınları eğitirken, sadece bilgi aktarmakla kalmamış karakterlerini ve kişiliklerini geliştirmelerini de sağlamıştır.[43] Onlardan bazılarına bakalım: Havle binti Sa’lebe (veya Havle binti Huveylid): İslam’dan önce zıhar denen bir adet vardı. Buna göre zıhar¸ kocanın karısına; “Sen bana anamın sırtı gibisin.” demesidir. Hanımını boşamak isteyen erkek¸ doğrudan ve açıktan boşama yerine bazen böyle bir yola da başvururdu. Çünkü zıhar yapan kimsenin hanımı boşanmış sayılıyor ve artık haram oluyordu. Hz. Peygamber (s.a.v) geldiğinde bu uygulama hala devam etmekteydi.

Bir gün Ensar’dan olan Havle binti Sa’lebe (r.a.) ve kocası Evs b. Sâmit (r.a.) arasında tatsızlık oldu. Evs hanımını yatağına çağırdığı halde o bunu yapmamıştı. Bunun üzerine hanımına: “Sen bana anamın sırtı gibisin.” dedi ve bu İslâm tarihinde ilk zihâr hâdisesi oldu. Sonra Evs pişman oldu fakat bir kere söz ağızdan çıkmış ve hanımı boş olmuştu. Ancak Havle bu sonucu bir türlü içine sindiremiyor¸ mağdur edildiğini düşünüyor¸ uygulamanın adil olmadığına inanıyor ve “Vallâhi bu boşama değildir.” diyordu. Nihayet Hz. Peygamber (s.a.v.)’in huzuruna varıp şöyle dedi: “Ben genç¸ zengin¸ mal ve aile sahibi bir kadın iken Evs benimle evlendi. Malımı yiyip gençliğimi tüketince¸ ailem dağılıp ben de yaşlanınca; benden zihâr yaptı. Ama şimdi pişman oldu. İkimizi bir araya getirecek ve kaybımı giderecek bir şey (fetvâ) var mıdır?”. Hz. Peygamber (s.a.v.)¸ “Sen ona haram oldun.” deyince¸ o sesini yükselterek şöyle demişti: “Yoksulluğumu¸ durumumun sıkıntılı oluşunu Allah’a şikâyet ediyorum (feryadımı O’na ulaştırıyorum). Ayrıca benim küçük çocuklarım vardır. Onları babalarının yanında bırakırsam¸ zayi olurlar. Yanıma alırsam¸ aç kalırlar. Allah’ım! Halimi sana şikâyet ediyorum. Allah’ım! Sıkıntımın çaresini Hz. Peygamberinin lisanı üzerine indir!”.

Bunun üzerine bu feryat esas yetkili makama ulaşmış ve her zamanki gibi Hz. Peygamber (s.a.v.)’e vahiy gelmişti. Nüzul tamamlanınca Hz. Peygamber (s.a.v) ona : “Ey Havle! Allah seninle Evs hakkında Kur’an (âyeti) indirdi.” buyurdu Ve şu âyet-i kerîmeyi okumaya başladı: “Kocası hakkında seninle mücadele eden ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü (feryadını) Allah işitmiştir“.[44] Devamındaki âyetlerle de bu konuyla ilgili düzenleyici hüküm getirilmiş¸ zıhar yapanın belli bir keffâret ödeyerek hanımıyla evlilik hayatına devam edebileceği karara bağlanmıştır.[45]

Sa’d b. Rebî’in hanımı: İslâm’dan önce Araplar kız çocuklarına mîrastan hisse vermezlerdi. Mîras erkek çocuklara kalırdı. Bunun dışında birisine veya başka bir yakınına mal bırakılmak istenen kimseler vasiyette bulunurlardı. Rivayet edildiğine göre; Sa’d b. Rebî’ (r.a.) Uhud savaşında şehid düşmüştü. Geride iki kız evlat¸ bir erkek kardeş ve bir de zevcesini bırakmıştı. Malının tamamını kardeşi almıştı. O zamanlar sadece erkekler mîrasçı olabiliyor¸ kadınlar mîrastan bir şey alamıyorlardı. Ancak ortada ciddi bir mağduriyet¸ zalimce bir anlayış ve uygulama vardı. Bunun üzerine Sa’d’ın hanımı Rasûlullah (s.a.v.)’a gelip şöyle demişti: “Ya Rasûlallah! Şunlar Uhud harbinde şehid düşen Sa’d’ın iki kızıdır. Babalarından kalan malın tamamını amcaları aldı. Malları olmadan da kimse bunlarla evlenmez”. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) da ona; “Dön bakalım. Umarım ki¸ bu mes’ele hakkında Allah (c.c) hüküm verecektir.” buyurdu. Bu hanım sahâbînin feryadı da ulaşması gereken makama ulaşmış¸ asırların hukuksuzluğuna son verecek mîras hükmünü bildiren âyetler[46]  nâzil olmuştu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) o iki kızın amcalarına haber salarak; “Malın üçte ikisini o iki kıza¸ sekizde birini annelerine ver. Kalanı da senin olsun.” buyurdu ve bu İslâm tarihinde taksim edilen ilk mîras oldu.[47]

Hz. Ömer bir Cuma Hutbesi’nde: “Bir eş yerine başka bir eş almak isterseniz, birincisine bir yük altın vermiş olsanız bile, ondan bir şey almayın…”[48]  ayetini okumuş ve kadınlara verilen bu mehrin âzamî miktarını tesbit etmek niyetiyle “Kadınlara mehir verirken aşırı gitmeyin…” deyince, cemaatten bir kadın atılarak: “Ey Ömer, senin buna hakkın yok. Zirâ âyet-i kerime’de Cenâb-ı Hakk: “Birisine bir yük altın da vermiş olsanız bile ondan bir şey almayın…” buyurmuştur” der. Hz. Ömer kadına hak verir ve kararından rücû eder.[49] Bu hadise de asr-ı saadet’te kadınların Kur’an ve yorumuna ne kadar hâkim olduklarını ve cesaretlerini gösteriyor.[50]

Yukarıdaki olaylarda, cahiliye döneminde hiç söz hakkı olmayan kadınların, Peygamberimiz döneminde nasıl özgüvene kavuştuklarını, haklarını aradıklarını ve dini konulardaki birikimlerini görmekteyiz. Peygamberimizin Berire, Havle ve Sa’d b. Rebi’nin hanımının kararlarını kabul etmesi, müdahale etmemesi ve itirazlarını dinlemesi, vahiy gelmesine kadar beklemesi, kadınların hak mücadelesini desteklediğini, onların haksızlığa uğramalarını kabul etmediğini göstermektedir. Bunca zamana rağmen günümüzde hala Müslüman kadınlar böyle bir özgürlük, mücadele ve özgüvenden yoksundurlar. Kadınlar Peygamberimiz ve eşlerinden dini bilgileri öğrenmek için adeta yarışıyorlar, kafalarına takılan her konuyu hiç çekinmeden Peygamberimize ve eşlerine (özellikle Aişe) sorarlardı.[51]  Bir defasında kadınlardan birisi adet halinden nasıl temizleneceğini Peygamberimize sormuş, iyice anlayabilmek için bacaklarını açarak şöyle mi? diye göstererek sorunca, Peygamberimiz utanmış ve başını çevirerek, öyle diye cevap vermişti.[52]  Hz. Aişe bu durumu : “Ensar kadınları ne kadar akıllıdır! Utanmaları (hayâları) dini öğrenmelerine engel olmadı” diyerek övmüştür.[53]   Ensar’dan Ümm-ü Kesir bint Zeyd isimli kadın, kız kardeşi ile birlikte Hz. Peygamberin yanına varıp kendisine: “Kız kardeşim sana bir şey sormak istiyor, fakat utanıyor deyince Peygamberimiz: Soracağın şeyleri sor, çünkü ilim talebi farzdır” diye cevap vermiş ve kadın sorusunu sormuştu.[54] Kadınların o dönemde öğrenme ve eğitim konusunda nasıl özgür bir ortamda olduklarını, istedikleri her konuyu Peygamberimize rahatça sorabildiklerini ve bu davranışlarının normal karşılandığını görüyoruz.

   Sonuç

          Toplumun eğitiminde en önemli husus kadınların eğitilmesidir. İslam gelmeden önce bir mal gibi alınıp satılan, hiçbir hakkı bulunmayan kadınlar; Peygamberimizin risaletiyle birlikte bütün haklarının yanında, eğitim-öğretim hakkını da elde etmişlerdir. Bu haktan her ortamda ve fırsatta yararlanan kadınlar, yeni neslin yetişmesinde, Kur’an’ın ve diğer bilgilerin öğretilmesinde önemli roller üstlenmişlerdir. O dönemde kadınların eğitimi sadece bilgi öğrenip bunu başkalarına aktarmak şeklinde gerçekleşmemiş, kişilik ve karakter eğitimine önem verilmiştir. Peygamberimiz, kadınların eğitimi için her imkânı tanımış, teşvik etmiş ve erkeklerden ayırmamıştır. Kadınların özgüvenli ve donanımlı olmaları, bilgi öğrenmek için zaman, mekân farkı gözetmeden mücadele etmeleri, Peygamberimizi son derece sevindiren bir husustur. Başta eşleri olmak üzere, birçok kadın sadece eğitimci yönleriyle değil, dini konularda belirleyici ve yönlendirici olmalarıyla, haklarında vahiy gelmesiyle dikkat çekmişlerdir. Kadınların o dönemdeki bu özgürlükleri, ilim öğrenme ve öğretme faaliyetleri, maalesef yanlış dini anlayışlar yüzünden zamanla kısıtlanmış ve dışlanmıştır.[55]

Kadınlara sadece dinin yasaklarını ve sınırlamalarını öğretmek haksızlıktır. Kur’an ve Peygamberimizin onlara tanıdığı hakları, özgürlükleri ve ilim öğrenme-öğretme konusundaki örnek uygulamaları da dikkate alıp hayata geçirmeliyiz. Bunu gerçekleştirdiğimizde devam eden tartışma konuları ortadan kalkacak, çocuklarımızın din eğitimi daha sağlıklı olacaktır. Bugün, asr-ı saadette kadınlarca rahatça tartışılan, konuşulan ve uygulanan birçok husus çözülememiş problemler olarak karşımızda durmaktadır. Eğer kadınların eğitimi, öğretimi konusunda mesafe almak istiyorsak, her gün onlarcasının haksızlık ve zulme uğramasını önlemek istiyorsak, Peygamberimiz dönemindeki kadın haklarını, özgürlükleri, onlara verilen değeri yeniden keşfetmeliyiz. Bu keşfi yaptıktan sonra günümüze gelip işe başlamalı,  kadınları sadece anne olarak değil, ilk ve en önemli eğiticiler, toplumun geleceğini şekillendiren kişiler olarak önemsemeliyiz.

 

KAYNAKÇA:

-ACLUNİ, İsmail b. Muhammed, Keşfu-l Hafa, Beyrut 1988.

-AHMAD, Hurşid, “İslam Eğitiminin Temelleri”,  Ter: Cemal Tosun, Din Öğretimi Dergisi, S.39, s.25-41, Ankara 1993.

-BAŞER, Serpil, Kur’an’ın İlk Kadın Yorumcuları, İz Yayıncılık, İstanbul 2011.

-BERKİ, A. Himmet-KESKİOĞLU, Osman, Hz. Muhammed ve Hayatı, DİB Yayınları, Ankara 2010.

-BUHARİ, Sahih I-VIII, Çağrı Yayınları, İstanbul 1981.

-ÇELEBİ, Ahmed, İslam’da Eğitim-Öğretim Tarihi, Damla Yayınevi, İstanbul 1976.

-ÇETİN, Abdurrahman, Örneklerle Peygamberimiz, Ensar Neşriyat, İstanbul 2006.

-DAĞ, Mehmet-ÖYMEN, H.Raşit, İslam Eğitim Tarihi, MEB Yayınları, Ankara 1974.

-DOĞRUL, Ö. Rıza, Asr-ı Saadet I-V, Eser Neşriyat, İstanbul 1978.

-EBU DAVUD, Sünen I-V,Çağrı Yayınları, İstanbul 1981.

-FAYDA, Mustafa, “Aişe” Maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi, C.II, İstanbul 1989.

-HAMİDULLAH, Muhammed, İslam Peygamberi I-II, Çev: Salih Tuğ, İrfan Yayınevi, İstanbul 1980.

-HATİPOĞLU, Mehmet, “İslam’da Kadın Eğitiminin Doğuşu”, Türkiye 1. Din Eğitimi Semineri, Ankara İlahiyat Vakfı Yayınları, Ankara 1981, s.90-95.

-HATİPOĞLU, Mehmet, Müslüman Kültürü Üzerine, Kitabiyat Yayınları, Ankara 2004.

-HATİPOĞLU, Mehmet, “İslam’ın Kadına Bakışı”, İslami Araştırmalar Dergisi, C.5, Ankara 1991.

-İBN-İ HANBEL, Müsned I-VI, Çağrı Yayınları, İstanbul 1982.

-İBN-İ MACE, Sünen I-II, Çağrı Yayınları, İstanbul 1981.

-İBN-i SA’D, Ebu Abdillah Muhammed, etTabakatü-l Kübra I-VIII, Beyrut 1985.

Kadın ve Aile Yazıları, DİB Yayınları, Ankara 2012.

-KAHRAMAN, Abdullah, “İki Kadın İki Hüküm”, Somuncubaba Dergisi, S.121, s.26-28, Darende 2010.

-MÜSLİM, Sahih I-III, Çağrı Yayınları, İstanbul 1981.

-OKİÇ, M.Tayyip, İslamiyet’te Kadın Öğretimi, DİB Yayınları, Ankara 1979.

-ÖZBEK, Abdullah, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed, Selam Yayınevi, Konya 1995.

-SARIÇAM, İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, DİB Yayınları, Ankara 2011.

-SAVAŞ, Rıza, “Asr-ı Saadet’te Kadın ve Aile Hayatı”, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Ed: Vecdi Akyüz, Beyan Yayınları, İstanbul 1994, s.239-379.

-TİRMİZİ, Sünen I-IV, Çağrı Yayınları, İstanbul 1981.

-TUKSAL, Hidayet Şefkatli, Kadın Karşıtı Söylemin İslam geleneğindeki İzdüşümleri, Kitabiyat Yayınları, Ankara 2000.

-YILMAZ, Hüseyin, Camilerin Eğitim Fonksiyonu, Dem Yayınları, İstanbul 2005.

-ZERKEŞİ, Hz.Aişe’nin Sahabeye Yönelttiği Eleştiriler, Yay: Bünyamin Erul, Kitabiyat Yayınları, Ankara 2000.

 


[1] Al-i İmran 3/164; Cuma 62/2; Bakara 2/129,151.

[2] Nahl 16/58,59.

[3] Mehmet Hatipoğlu, “İslam’da Kadın Eğitiminin Doğuşu”, Türkiye 1. Din Eğitimi Semineri, Ankara

İlahiyat Vakfı Yayınları, Ankara 1981, s.90-95.

[4] Hâkim, El Müstedrek IV/71.

[5] Bkz: Nisa Suresi, Ahzab 33/35.

[6] Bakara 2/187.

[7] Abdullah Özbek, Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed, Selam Yayınevi, Konya 1995, s.21-27.

[8] Mehmet Dağ- H.Raşit Öymen, İslam Eğitim Tarihi, MEB Yayınları, Ankara 1974, s.63,64.

[9]İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, DİB Yayınları, Ankara 2011, s.320,321; Özbek, a.g.e, s.119-226.

[10] Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, İrfan Yayınevi, İstanbul 1980, C.I,s.181.

[11] İbn-i Sa’d, Tabakat, VIII/155-157.

[12] A.İbn-i Hanbel, Müsned, Fedail I/279,280.

[13] İbn-i Mace, Sünen, I/81; Sarıçam, a.g.e, s.346.

[14] Buhari, Sahih, Fedail/6.

[15] İbn-i Sa’d, Tabakat, VIII/442.

[16] Buhari, Sahih, İlim/32.

[17] Buhari, Sahih, ilim/36, İman/35,50.

[18] Ebu Davud, Sünen, Salat/571.

[19] Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned, IV/357.

[20] Müslim, Sahih, Salat/30.

[21] İbn-i Sa’d, Tabakat, VIII/319,320.

[22] Mehmet Hatipoğlu, a.g.m, s.91.

[23] Sarıçam, a.g.e, s.287.

[24] İbrahim 14/28.

[25] Buhari, Sahih, Fedailü-s Sahabe/30; Müslim, Sahih, Fedail I/8; Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned, VI/218.

[26] Hatipoğlu, a.g.m, s.92,93; Mehmet Hatipoğlu, Müslüman Kültürü Üzerine, Kitabiyat yayınları, Ankara 2004, s.52.

[27] Rıza Savaş, “Asr-ı Saadet’te Kadın ve Aile Hayatı”, Bütün Yonleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Ed: Vecdi Akyüz, Beyan Yayınları, İstanbul 1994, s. 282.

[28] Acluni, Keşfu-l Hafa, I/374.

[29] Tirmizi, Sünen, Zühd/64.

[30] Ömer Rıza Doğrul, Asr-ı Saadet, Eser Neşriyat, İstanbul 1978, C.III, s. 377; Mustafa Fayda, “Aişe” maddesi, TDVDİA, C.II, s.201-205.

[31] Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned, VI/217; Zerkeşi, Hz. Aişe’nin Sahabeye Yönelttiği Eleştiriler, Yay: Bünyamin Erul, Kitabiyat Yayınları, Ankara 2000, s.121.

[32] İbn-i Sa’d, Tabakat, VIII/484; Doğrul, a.g.e, III/338.

[33] Buhari, Sahih, Meğazi/69.

[34] Savaş, a.g.m, s.276.

[35] A.Himmet Berki- Osman Keskioğlu, Hz. Muhammed ve Hayatı, DİB Yayınları, Ankara 2010, s.221.

[36] İbn-i Sa’d, Tabakat, VIII/467,469,482.

[37] Müslim, Sahih, Birr/149.

[38] Buhari, Sahih, ilim/31; Hatipoğlu, a.g.e, s.51.

[39] Savaş, a.g.m, s.279,280.

[40] Buhari, Sahih, Zekat/49; Abdurrahman Çetin, Örneklerle Peygamberimiz, Ensar Neşriyat, İstanbul 2006, s.344.

[41] Hatipoğlu, a.g.m, s.92; Hatipoğlu, a.g.e, s.52.

[42] Ebu Davud, Sünen, Talak/19.

[43] Hurşid Ahmad, “İslam Eğitiminin Temelleri”, Ter: Cemal Tosun, Din Öğretimi Dergisi, S.39, s.35.

[44] Mücadele 58/1.

[45] Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, VI/411; Abdullah Kahraman, “İki Kadın İki Hüküm”, Somuncu Baba Dergisi, S.121, s. 26-28.

[46] Nisa 4/11,12.

[47] Tirmizi, Sünen, Feraiz/3.

[48] Nisa 4/20.

[49] Hüseyin Yılmaz, Camilerin Eğitim Fonksiyonu, Dem Yayınları, İstanbul 2005, s.85.

[50] Bkz: Serpil Başer, Kur’an’ın İlk Kadın Yorumcuları, İz Yayıncılık, İstanbul 2011; Zerkeşi, a.g.e.; Hidayet Şefkatli Tuksal, Kadın Karşıtı Söylemin İslam geleneğindeki İzdüşümleri, Kitabiyat Yayınları, Ankara 2000.

[51] Özbek, a.g.e, s.24.

[52] Müslim, Sahih, Hayz/31-33.

[53] Müslim, Sahih, Birr/46; İbn-i Mace, Sünen, Taharet/124.

[54] Savaş, a.g.e, s.276,277.

[55] Hatipoğlu, a.g.m, s.93,94; Hatipoğlu, a.g.e, s.53,54.

Teorik ve Pratik Açıdan Yaz Kur’an Kursları Öğretim Programına Bir Bakış

 Özet:

          Programında yapılan yeni düzenlemeler ve bu doğrultuda yapılan uygulamalar yaygın din eğitimi kurumlarından biri olan Yaz Kur’an Kurslarını daha da önemli hale getirmiştir. Yeni programın içeriğinin ve uygulama safhasında karşılaşılan problemlerin bilinmesi, bunlara dair geri bildirimler yaz kurslarını daha da başarılı hale getirecektir. Makalemizde programla ilgili ayrıntılı bir incelemenin yanında uygulama safhasında ortaya çıkan problemlerin tespiti ile bazı öneriler getirmeyi amaçladık.

Anahtar Kelimeler: Yaz Kursları, Yeni Öğretim Programı, Uygulama, Problemler.

A Look to Summer Quranic Courses Education Program by Teoritical and     Practical.

 

Abstract: New arrangements were maken in new Quran Courses program. It is beneficial to know new program’s content,application area and the problems which are coming up. Our writing will donate to summer Qoran Courses as a feedback.

         

Key Words: Summer Quranic Courses, New Education Program, Applications,      Problems.

         

          Giriş

 

Kur’an Kursları verdikleri eğitim açısından hiçbir yaygın ve örgün eğitim kurumunun alternatifi değildir. Örgün din eğitiminde zaman zaman sıkıntılar yaşanmasına rağmen,[1] yaygın din eğitiminin önemli kurumlarından biri olan Kur’an Kurslarındaki eğitim hiç kesintiye uğramadan günümüze kadar devam etmiştir.[2] Yıllardır süregelen ve daha ziyade Kur’an okuma ve namaz sûreleri ezberleme temeline dayalı bir sistemin uygulandığı, her yıl yeniden başlama, öğrencilerin seviyelerinin dikkate alınmaması, öğrencilerin ihtiyaç ve beklentisine göre ders müfredatlarının ve çeşitlerinin değiştirilmeyişi, bu derslere ait özel öğretim metotlarının geliştirilemeyişi,[3] zaman kaybı ve istenilen sonuçlara ulaşılamaması gibi sıkıntıların yaşandığı Kur’an Kursları ile ilgili yeni düzenlemeler yapma ihtiyacı hâsıl olmuştur. Bunun ilk adımı da Yaz Kur’an Kurslarında atılmıştır. Toplumsal değişme ve gelişme, insanla ilgili bilimlerin her gün yeni bilgi ve tespitler ortaya koymaları, herhangi bir eğitim programının içermesi gereken cevapların da sürekli yenilenmesini gerekli kılmaktadır. Öte yandan öğrenme ile ilgili yeni teoriler ve bilgiler ortaya konulmuş,[4] kurslara devam eden öğrenci profili değişmiş, eğitim bilimleri ve ilahiyat bilimleri alanında yeni yaklaşım ve ilkeler sunulmuştur.[5]

Diyanet İşleri Başkanlığı son yıllarda konu ile ilgili ciddi çalışmalara başlamış, akademisyenler, Kur’an Kursu Öğreticileri ve uzmanlardan oluşan komisyonlar kurarak bilimsel temele dayalı yeni programlar hazırlatmıştır. Son üç yıldır uygulanan ve “kur sistemi” esasına dayalı bu programın öğretici ve öğrenci açısından nasıl karşılandığı, nasıl uygulandığı, karşılaşılan problemlerin neler olduğu, amaçların gerçekleşip-gerçekleşmediği, ihtiyaçlara cevap verip vermediğinin tespiti bundan sonra konu ile ilgili yapılacak çalışmalar açısından önem arz etmektedir.

Yeni uygulama ile Kur’an Kursları daha verimli ve başarılı hale gelmiştir. Her ne kadar yeni sisteme uyumda ve uygulamada problemler yaşansa da, kur sistemine göre oluşturulan ve öğrenen merkezli çerçeve esnek program temeline dayalı yeni uygulama, görevlilerin tecrübelerinin artması, hizmet içi eğitim seminerleri ve geri bildirimlerle çok daha iyi hale gelecektir.[6] Türkiye de 2007 yılı itibarıyla yaz kurslarına devam eden öğrenci sayısı resmi kayıtlara göre 1,567,025 tir.[7] Bu önemli bir rakamdır. Yapılan alan araştırmalarına göre[8]  yaz kurslarının okullarda okutulan DKAB dersi ile sıkı bir ilişkisi vardır ve bu dersteki başarıyı olumlu yönde etkilemektedir. Okuldaki DKAB dersinde teorisi öğrenilen konuların uygulaması niteliğindeki bu kursların aile-okul-cami etkileşimine de büyük katkısı vardır. Çünkü bu kurslara gelen öğrenciler aynı zamanda okullardaki örgün eğitime devam eden öğrencilerdir.

Yeni Programa Teorik Açıdan Bakış

 

Bilim, teknoloji ve iletişimdeki hızlı değişim, eğitim ortamlarının ve öğretici rollerinin değişmesi, öğrenci profilinin değişmesi, günümüz insanının ilgi ve ihtiyaçlarının değişmesi, hayat boyu öğrenme ve öğrenmeyi öğrenme gibi evrensel yaklaşımlar yaygın din eğitiminde de değişikliği mecburi hale getirmiştir.[9] Öte yandan eğitim bilimi ve program geliştirme alanındaki yeni ilkeler ve yaklaşımlar ile ilahiyat bilimlerinin ortaya koyduğu veriler böyle bir değişimi gerekli kılmıştır.

Din anlayışının oluşumunda Kur’an ve Sünneti merkeze alan, bunları anlama, yorumlama ve uygulama geleneğini kültürel mirası da göz önünde bulundurarak devam ettiren, sorgulayan ve güncelleştirebilen fertler yetiştirme anlayışı ile bu çalışmalar yürütülmektedir.[10] Diyanet bu bilimsel gerçeklere istinaden son yıllarda iki ciddi projeyi uygulamaya koymuştur: Birincisi, yaygın din eğitiminin geliştirilmesi, ikincisi de bu eğitimi veren personelin kalitesinin yükseltilmesidir. Bu çerçevede Yaz Kur’an Kursları Öğretim Programının geliştirilmesi, ders materyallerinin hazırlanması, kurs binalarının iyileştirilmesi, öğreticiler için hizmet içi eğitim kurslarının düzenlenmesi ve yaygınlaştırılması bu iki projenin konu başlıkları olarak sıralanabilir.[11]

Bilimsel program geliştirme ilkeleri doğrultusunda hazırlanan yeni Yaz Kur’an Kursları Öğretim Programı; öğretmeni değil, öğrenci ve problemlerini önemseyen,  öğrencilerin gelişimlerini bir bütün olarak dikkate alan, öğrenen merkezli teknik ve yöntemleri kullanmayı amaçlayan, milli eğitimin temel hedeflerinin yanı sıra, araştıran, sorgulayan, anlayan, yorumlayan, çevresi ile uyumlu, işbirliğine açık, milli ve manevi değerlere önem veren öğrenciler yetiştirmeyi amaçlayan bir programdır. Değerlendirme açısından ise yeni program, sadece ürünü değil, süreci ön plana çıkaran; bireysel farklılıklara göre ölçme ve değerlendirmeyi mümkün kılan ve çerçeve-esnek öğretim programı anlayışı ile hazırlanmıştır.[12]

Yeniden yapılandırılan programın iki önemli temele dayalı olarak hazırlandığını görüyoruz: 1.Çerçeve-esnek program anlayışı. 2.Öğrenci merkezli yaklaşım. Bireysel özellik ve farklılıkların dikkate alınarak öğrencilerin yetenek ve bilgi birikimlerine göre gruplandırılmalarına imkân sağlayan “kur sistemi” ne göre yapılandırılan program, her biri üç hafta süreli üç kur şeklinde düzenlenmiştir. Programda konu, hedef ve öğrenci üçlüsü birlikte değerlendirilerek, Kur’an-ı Kerim, İbadet, Siyer, İtikat ve Ahlak’tan oluşan beş öğrenme alanını içeren konular üç kur’a yayılmıştır. Kur sisteminde öğrencilerin öğrenme alanlarındaki seviyelerine göre farklı kur’lara aynı anda devam etmeleri mümkündür. Yani birinci kur’daki öğrenci başarılı ve belli seviyede ise, bulunduğu kur’un konularının yanında, ikinci kur’un itikat konularını da kendi kur’una devam ederken alabilir.

Programın önemli özelliklerinden birisi de, çerçeve-esnek program anlayışı gereği, öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarına göre öğreticilerin eğitimin içeriğini belirlemede ve gerekli konuları ilave edip, öne veya sona almada yetkili olmalarıdır. Üçüncü kur’un bitirilmesi ile öğrenme sona ermez. Öğreticinin belirleyeceği konularda öğrencinin eğitimi devam edebilecektir.[13]  Yaz Kur’an Kurslarında uygulanan “kur sistemi” başarılı olduğu takdirde önümüzdeki yıllarda diğer kurslarda da uygulanacaktır.[14]

Kişinin yaşadığı hayatı anlaması, anlamlandırması ve devam eden hayata katılımı değerler sistemini benimsemesine ve bu alandaki kültür ve bilgi birikimine bağlıdır. Diğer taraftan kişinin kendi milli kültürünü ve evrensel kültürü tanıması, bunlara katkıda bulunabilmesi ve bir senteze ulaşabilmesi de mensup olduğu değerler sistemini iyi bilmesi ile mümkündür. Bir taraftan çocuklara dinin inceliklerini öğretir ve gereklerini yerine getirmelerini onlardan isterken, diğer taraftan da sınıf gibi, yaşanan hayattan farklı bir ortamda, eğlenerek öğrenmelerini sağlamak ve günlük hayat ile dini ilişkilendirmek zorundayız.[15] Yeni program bunları gerçekleştirmek amacıyla hazırlanmıştır.

Yeni Yaz Kur’an Kursu Öğretim Programı bilgi, yorum yapabilme ve uygulamayı amaçlayan bir programdır. Bu program örgün din eğitimindeki hedeflere paralel olarak; çocukların kendini gerçekleştirme, toplumsal hayatın dini boyutuna uyum sağlama, dinin evrensel boyutunu kavrayabilme, dini aslına uygun öğrenme, kültürün dini boyutunu benimseyerek onu ilerletecek güce sahip olma, ahlaki alanda dinin katkılarından faydalanabilme[16]  gibi yetenekler kazanmalarını öngörmektedir.

Ülkemizde din eğitimi bugüne kadar bilgi aktarmakla sınırlı kalmıştır diyebiliriz. Hedef bilgi aktarmak olarak konulunca, ezber ön plana çıkmış ve ezberlerin toplamı dersin başarısı olarak kabul edilmiştir. Bu süreçte çocuğun anlamadığı ve dini gelişimine zarar verebilecek bilgilerin de aktarılmış olma ihtimali vardır. Öyleyse din eğitimi sadece bilgi aktaran bir süreç değil, imanın gerçekleşmesine, dinin anlaşılmasına, davranış kazanmaya, yaşamda karşılaşılacak dini problemleri çözmeye yardım edecek bir süreç olmalıdır.[17]

Yaz Kur’an Kursları Programı, öğrencilerin temel becerilerini desteklemeyi amaçlamaktadır. Mesleği ne olursa olsun, hayatın her safhasında tüm insanlar için gerekli olan bu anahtar becerileri şu şekilde özetlemek mümkündür: Ahlâklı olma, hoşgörülü olma, çevre bilinci, değerlere önem verme, etkileşim ve iletişim kurma, katılım ve işbirliği, araştırma ve karar verme, duygu yönetimi, amaç belirleme, kendini tanıma ve ifade etme, zamanı ve mekânı doğru algılama, öğrenme ve kendini geliştirme, sorumlu davranma ve sorun çözme.[18]

Yaz Kur’an Kursları Programı, ahlak eksenli dini bir yaşantının temelini teşkil eden değerleri öğrencilere kazandırmayı da amaçlamaktadır. Bu ayrı bir ders olarak değil, öğrenme alanlarındaki tüm üniteler içinde saklıdır. Öğrencilere kazandırılması beklenen değerleri  şöyle sıralayabiliriz: Sevgi, saygı, doğruluk, dürüstlük, fedakârlık, hoşgörü, cömertlik, çalışkanlık, kardeşlik, temizlik, sorumluluk, sözünde durma, samimiyet, misafirperverlik, özverili olmak, paylaşımcılık, iyilik, aileye önem verme, adil olma, dayanışma, diğergamlık, yardımseverlik, vatanseverlik ve özgürlük.[19]

Öğreticiler için hazırlanan Kılavuz Kitap ve Öğretici Kitabı[20] kurslarla ilgili genel bilgi, amaçlar, öğrenme alanları, öğretici niteliklerinin yanında öğrenme-öğretme ilkelerinden ve yöntemlerinden de ayrıntılı olarak bahsetmektedir.[21] Hangi öğrenme alanında hangi konu için hangi yöntemler kullanılabileceğine dair örnekler verilmiş, alanlar arası ilişkiler, örnek ders işleme ve etkinlikler belirtilmiş, ders planları verilmiştir.[22] Öyle ki bazı öğrenme alanlarındaki konular işlenirken kullanılacak kavram ve terimlerin özenle seçilmesi, gaybi ve tarihi olaylar anlatılırken öğrencilerin anlayabileceği kelimelerin kullanılması ve öğrenci seviyesine inilmesi istenmektedir.[23]

Yeni Yaz Kur’an Kursları Programın temel unsurlarından biri olan kur sisteminden de kısaca bahsetmek faydalı olacaktır. Bugüne kadar Yaz Kur’an Kurslarında gereksiz tekrar, her yıl sıfırdan başlama, zaman kaybı, kursu yarıda bırakma gibi sebeplerden dolayı bilgiler ancak kısmen öğreniliyor, yarım kalan bilgilerin tamamlanması, yeteneklerine göre öğrencilerin ayrılması mümkün olmuyordu. Kur sisteminde ise isteyen öğrenci, istediği bilgiyi, istediği zaman diliminde alabilecek, hatta öğrencinin ailesi tatil ve izin programını buna göre ayarlayabilecektir. Burada önemli olan kursların başlamasından önce kur ve bu kurlara ait konuların ilan edilmesi ve öğrencilerin ailelerinin bilgilendirilmesidir.

Yaz Kurslarının açıldığı dönemler genelde izin ve tatil dönemleridir. Eğer kur sistemi iyi anlatılabilirse aile tatil planını buna göre yapabilir veya 1.kur’u kendi mahallesinde alan bir çocuk, 2.kur’u izine ya da tatile gittiği yerde alabilecektir. Dönüşte 3.kur’u da yine mahallesinde alma imkânı vardır. Böylelikle bütünün cüzleri tamamlanmış, isteğe bağlı K.Kerim’i ve Dini Bilgileri öğrenme talepleri de karşılanmış olur.[24]

Kur sisteminin en büyük avantajlarından birisi, öğrencilerin seviyelerine ve kabiliyetlerine göre gruplandırılmasına imkân sağlanmasıdır. Öğretici kursa müracaat eden öğrenciyi dinledikten veya gözlemledikten sonra hangi kur’a gideceğine karar verme yetkisine sahiptir. Bir kur’a başlayan öğrenci, yine öğreticinin yönlendirmesi ve takibi ile farklı öğrenme alanlarında farklı kur’lara devam edebilir. Mesela Kur’an-ı Kerim dersinde 2.kur’da olan bir öğrenci, siyer dersinde 1.kur’da olabilir. Bir kursta aynı anda ihtiyaca göre üç kur birden devam edebileceği gibi, iki veya bir kur da devam edebilir. Ders ve konular işlenirken öğretici takdim-tehir yapabilir veya yeni konular ilave edip bazılarını da ihtiyaca göre çıkarabilir. Çerçeve esnek programın öğreticiye tanıdığı hareket alanını bölgesel ihtiyaçlara ve öğrencilerin seviyesine göre kullanabilir. Bütün mesele öğreticilerin yeni programı ve kur sistemini iyi anlamaları, öğrencilere anlatmaları ve uygulamalarıdır. Yaz Kurslarında uygulanan yeni sistem başarılı olduğu takdirde sürekli öğretim yapan Kur’an Kurslarında da uygulanacaktır.[25]

Aslında kur sistemi ucu açık bir öğrenme sürecidir. Üçüncü kur’u bitirmekle öğrencinin Yaz Kur’an Kursu ile ilişki kesilmiş olmaz. Öğrenilecek ya da güçlendirilmesi gereken konular mutlaka vardır. Bu tamamen öğretici ve öğrencinin diyaloguna bağlıdır.

Yaz Kur’an Kursları ile ilgili yeni programdaki temel yaklaşım ise şöyledir;

*  Bugüne kadar Kur’an ve Dini Bilgiler öğretimini mutad tarzda yürütmekte olan bu kurslar, ortaya çıkan değişmeler ve ihtiyaçlar çerçevesinde öğrenenlerin bilgi ve becerilerine göre ayrıştırılmalarını esas alan  “Kur Sistemi” ne göre yapılandırılmıştır. Program üç kur halinde düzenlenir ve yürütülür. Her kur üç haftalık bir eğitimden oluşmaktadır.

* Bu kurslarda gerçekleştirilecek eğitim, “Kur’an’ı yüzünden okuma becerisini kazandırma” ile “Temel İslam Bilgileri”ni kapsamaktadır

* Yaz Kur’an Kursları’nın “Temel İslam Bilgileri Eğitimi” verilen yaygın din eğitimi kurumları olduğu göz önünde bulundurularak öğretim programında hedef-öğrenen-konu üçlüsünü birlikte değerlendiren bir eğitim anlayışı esas alınmıştır.

* Eğitim Programının öğrenme alanları, Kur’an, İtikat, İbadet, Ahlak ve Siyer’i kapsamaktadır.

* Eğitim Programı, yapılandırmacı program anlayışına dayalı olarak hazırlanmıştır. Bu çerçevede öğreticiler, öğrenenlerin ilgi ve ihtiyaçları çerçevesinde muhtevanın sınırlarını belirleyebilecekler ve gerekli gördükleri konuları öğretime dâhil edebilecekleri gibi, öncelikle işlenmesi gereken konuları öne alabilecek veya ileriki haftalara aktarabileceklerdir.[26]

Haftada 5 gün ve günde 3 saat olarak yürütülen Yaz Kur’an Kurslarında Kur’an-ı Kerim, İtikat, İbadet, Siyer ve Ahlak dersleri okutulmaktadır. Bu derslerin saat olarak dağılımı  şöyledir:

Pazartesi:   2 saat K.Kerim, 1 saat ibadet

Salı:           2 saat K.Kerim, 1 saat itikat

Çarşamba: 2 saat K.Kerim, 1 saat Ahlak

Perşembe:  2 saat K.Kerim, 1 saat Siyer

Cuma:        2 saat K.Kerim, 1 saat İbadet

Yaz Kur’an Kurslarının genel amaçları  şunlardır:

1-Öğrencilerin hayatlarını anlamlandırma süreçlerinde karşılaştıkları sorunların çözümünde kendilerine destek sağlayacak bilgi, duygu ve hareket ve ruh çerçevesindeki davranışları kazanmalarına yardımcı olmak.

2-Kazanımlar ve etkinlikler yoluyla öğrencilerin dini öğrenme, anlama ve yaşama davranışlarını geliştirmelerine destek olmak.

3-Din eğitimi çevresinin önemli bileşenlerinden olan “cami” ile yetişmekte olan neslin ilişkisine katkı sağlamak.

4-Öğrencilerin dinî ve ahlâkî değerlere önem vermelerine ve bu değerlerle ilgili duygu ve düşüncelerini güçlendirmelerine, sonuçta erdemli kişilikler oluşturabilmelerine rehberlik etmek.

5-Öğrencilerde birlik ve beraberliği perçinleyen sevgi, saygı, kardeşlik ve dostluk bağlarını güçlendirmek.

6-Öğrencilere bir arada yaşama ve sorumluluk bilincini geliştiren bir perspektif kazandırmak.

7-Öğrencilerin sağlıklı dini bilgiler edinmelerine ortam hazırlamak.

8-Öğrencilerin evrensel değerlere, kendi dinî bilgi, bilinçleriyle katılımlarını desteklemek. [27]

Dinin toplumsal yaşam üzerindeki etkisinde ve halk eğitiminde önemli rolleri bulunan camilere[28]  ve normal kur’an kurslarına daha ziyade yetişkinler, yaz kur’an kurslarına ise 12–15 yaş grubuna dâhil çocuklar gitmektedirler. 2006 yılı istatistiklerine göre Yaz Kur’an Kurslarına 694.775 kız, 712.243 erkek olmak üzere toplam 1.407.018 öğrenci katılmıştır.[29] 2007 yılında bu rakam 1.567.025’e çıkmıştır. Bu öğrencilerin yaşları dikkate alındığında ergenlik döneminde bulunan, zihinsel öğrenme çağından bilinçli öğrenme çağına geçiş sürecindeki, diğer bir ifade ile somut işlem sürecinden soyut işlem sürecine[30] geçiş dönemindeki gençler olduğu görülür. Eleştirel düşünce, özgürlük, varlık üzerinde düşünme, hayata anlam verme özelliklerinin ağır bastığı bu dönemdeki din eğitimi çok önemlidir ve ilerleyen yıllardaki davranışları etkilemektedir.[31] Program geliştirmeyi hedef, içerik, öğrenme-öğretme süreci ve değerlendirme ögeleri arasındaki dinamik ilişkiler bütünü[32] olarak ele aldığımızda öğrenenlerin ihtiyaç ve özelliklerinin bilinmesi programın merkezinde yer almaktadır.

Öğrenciye görelik, eğitimin ve din eğitiminin her unsur ve aşamasında aranılan bir ilkedir. Özellikle program geliştirme aşamasında önem arz eden bu ilkeyi, öğrenci gelişirken ona yapılacak her türlü etkinin, öğrencinin o anda içinde bulunduğu gelişim düzeyine uygun olması şeklinde açıklayabiliriz. Öğrencilerin olgunlaşma ve hazır bulunuşluk düzeyi ile ihtiyaçlarının bilinmesinin program geliştirme çalışmalarında göz önüne alınması gerekmektedir. Öğrencilerin yaşadıklarının ve yaşamaları muhtemel olanların programa alınması, hayatında bir anlam taşımayan unsurların çıkarılması öğretim programının başarısını etkileyen önemli faktörlerdir.[33] Yaz Kur’an Kursu Öğretim Programlarının bu hususlar dikkate alınarak öğrenen merkezli bir program olduğu görülmektedir.

 

           Yeni Programa Pratik Açıdan Bakış ve Uygulamadaki Aksaklıklar

Yaz Kur’an Kurslarını diğer kurslardan ve örgün eğitimden ayıran en önemli özellik, isteğe bağlı oluşu, çoğu camilerde açılması ve ağırlıklı olarak ilköğretim çağındaki öğrencilerin bu kurslara devam etmesidir. Öyle ki, Yaz Kur’an Kurslarına devam eden çocukların çoğunluğunun hayatı boyunca alacağı dini bilgi bu kursta öğrendiklerinden ibaret olabilir. Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin isteğe bağlı olacağı ihtimalini de göz önünde bulundurulursa, söz konusu kursların önemi daha iyi ortaya çıkar. Diğer bir ifade ile gelecekte toplumu oluşturacak olan bireyler, bütün dini yaşantılarını bu kurslarda aldıkları bilgiler üzerine bina edeceklerdir. Böylesine önemli bir kurumun öğreticisi ile mekânı ile programı ile çağdaş eğitimin bütün imkân ve şartlarından uzak kalması düşünülemez.

Yaz Kur’an Kurslarında 2005 yılından itibaren öğreticilik yapanlara ek ders ücreti ödenmesi[34] hem öğrenci sayısını arttırmış, hem de öğreticiler bu işe daha bir ciddiyetle sarılmışlardır. Velilerin ve öğrencilerin bu kurslara olan ilgisine paralel bilgi ve altyapıya sahip olduğumuzda başarının artacağı muhakkaktır. Yaz Kur’an Kurslarında uygulamaya konulan “Kur Sistemi” zaman kaybını ve her yıl yeniden başlamayı, gereksiz tekrarları önlemenin yanında, yeteneklerine göre öğrencileri gruplandırmaya ve her öğrencinin istediği bilgiyi almasına da imkân sağlamıştır. Öğrencinin hangi kur’dan başlayacağına öğretici karar vermektedir. Hedef-öğrenen ve konu üçlüsünü birlikte ele alan yeni program, genel bir hedef belirlemekle birlikte, çerçeve esnek program anlayışı ile mahalli farklılıkları ve ihtiyaçları dikkate almanın yanında öğreticiye de inisiyatif kullanma ve aktif olarak programa katılma imkanı vermektedir.[35]

Son dönemde Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanan ve ücretsiz olarak dağıtılan “Dinimi Öğreniyorum”, “Kitabımı Öğreniyorum”, “Peygamberimi Öğreniyorum”, “Dualarımı Öğreniyorum”, ”Dinimizi Öğreniyoruz” gibi resimli kitapların faydalı olduğu ve öğrenciler tarafından beğenildiği, interaktif CD li Kur’an Okumaya Giriş kitaplarının daha kısa sürede öğrencilerin Kur’an okumaya geçmelerini sağladığı bilinmektedir. Ancak karışıklığı önlemek için yeni bir Elifba kitabının hazırlanarak dağıtılması arzu edilmektedir. Yaz Kur’an Kurslarında modern ders araç ve gereçlerinin kullanılmasının (Video, DVD, VCD, Bilgisayar, Tepegöz, Projektör) verimi arttıracağı muhakkaktır. Ancak, bu aletlerin temininde ve kullanılmasında problemler olduğu gözlenmektedir. Bütün bunlardan önce, mekânların yani kurs açılan yerlerin basit düzenlemelerle daha işlevsel hale getirilmesi gerekir. Çalışmamızdan çıkan sonuçlardan birisi de, öğrencilerin büyük çoğunlukla kurs ortamından memnun olmaları ve yaz kurslarının yapıldığı Cami, Kur’an Kursu gibi mekânları dini öğrenmek için “ideal öğrenme ortamı” diye tarif etmeleridir.

Yaz Kur’an Kurslarının açıldığı camiler ve normal kurs binalarının mülkiyetinin dernek, vakıf vb. kuruluşlara ait olması da ayrı bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. İlgili dernek ve vakıf yöneticilerinin kurslara, görevlilere müdahil olma istekleri, müftülüklerin buna kesinlikle karşı çıkmaları, eksik ve noksanlıkların giderilmesinde tek kaynağın bu dernek ve vakıflar olması görevlileri zor durumda bırakmakta, haliyle başarıyı da etkilemektedir. Verimli bir Yaz Kur’an Kursu hizmeti için bu problemin giderilmesi zaruri görünmektedir. Bunun yanında her yönüyle öğreticiye, kursa ve öğrencilere yardımcı olan, müftülüklerle uyumlu ve koordineli çalışan yöneticiler de mevcuttur.

Türkiye genelinde açılan Yaz Kur’an Kursları’nın çoğunluğu camilerin müştemilatında bulunmaktadır. Camilerin mülkiyetleri şehir ve ilçelerde %70 oranında dernek ve vakıflara aittir. Kur’an Kurslarının mülkiyetleri de  %65 oranında dernek ve vakıflara aittir.[36] Yaz Kur’an Kursları böyle mekânlarda yürütülmektedir. Bu kurs binalarında yapılacak her türlü düzenleme ve fiziki iyileştirmede Diyanet İşleri Başkanlığı veya müftülükler tek yetkili değildir. Dernek ve vakıfların da bu yönde ikna olmaları ve müftülük ve görevlilerle işbirliği yapmaları gerekmektedir.

Son zamanlarda gündeme gelen ve bütün camilerin müştemilatları ile birlikte idari yönden Diyanet İşleri Başkanlığına devredilmesini sağlayacak düzenleme,[37] kursların daha tertipli ve düzenli olmasını sağlayacağı gibi, tüm din hizmetlerinde kaliteyi arttıracak ve bu hizmeti sunan din görevlilerine idari bakımdan büyük rahatlık getirecektir. Bundan sonra inşa edilecek camilerde ibadet bölümünün haricinde kurs yapılabilecek mekânların olmasına da dikkat gösterilmelidir. Cami dersleri, yaz kursları vb. etkinlikler neredeyse yıl boyu devam eden faaliyetlerdir. Din hizmetinin şekli ve muhatap kitlesi günümüz şartlarında değişmiştir.[38]

Öğreticilerin yeterlikleri[39] açısından bazı sıkıntıların olduğu muhakkaktır. Son dönemlerde öğretici olarak İlahiyat Fakültesi mezunlarının tercih edilmesi olumlu bir gelişmedir. Ancak, halen göreve devam eden, misyon ve vizyon olarak yeni programı anlamada ve uygulamada sıkıntı yaşayan görevliler de mevcuttur. Öyle ki, uygulamaya konulmasından bu yana kur sistemini yeni kavrayan öğreticilerimiz olmuştur. Bu yüzden ilk üç haftalık dönemde sadece birinci kur öğrencilerini kabul edip okutanlar dahi görülmüştür. Hâlbuki yeterli birikime sahip öğrenciler ve talep olduğu takdirde aynı anda üç kur devam edebilmektedir. Hatta bir öğrenci farklı derslerde aynı anda iki kur’a devam edebilir. Çerçeve esnek program gereği öğreticilerin konularda ihtiyaca göre takdim-tehir veya ilave yapma imkânını da fazla kullanmadıkları tespit edilmiştir. Kapsamlı ve uzun süreli bir hizmet içi kurstan geçirilmeleri problemlerin çözümünde yardımcı olacaktır. 2006 ve 2007 yılı Yaz Kursları öncesinde Sivas’ta bir hafta süre ile bütün öğreticilerin katıldığı bir kurs düzenlenmiş, katılımcılar bu kurstan çok faydalandıklarını beyan etmişlerdir.[40]

Yaz Kur’an Kurslarının denetimi de ayrı bir problemdir. Milli eğitim müdürlüklerinin uygun görüşü ile açılan bu kurslar aynı müdürlükler tarafından denetlenebilmektedir. Ancak, milli eğitim müdürlükleri kursları daha ziyade mevzuat ve usül yönünden denetlemektedirler. Muhteva ile ilgili ve rehberlik amaçlı denetim tamamen müftülüklerin elindedir. İdari işlerin yoğunluğu, yeteri kadar denetim yapacak donanımda personelin bulunmaması, kırsal kesimdeki ulaşım problemleri denetimi aksatmaktadır. Yönlendirici ve mevzuattan ziyade uygulamaya yönelik denetimlerin verimliliği arttıracağı düşünülmektedir. Denetim elemanlarının koordineli çalışması da gerekmektedir.

Yaz Kur’an Kurslarına İlkokulu bitirmiş öğrencilerin devam edebileceğine dair düzenlemeye rağmen, ağabey ve ablaları ile birlikte küçük çocuklar da gelmektedirler. Bu çocukların sayısı azımsanamayacak seviyededir. Yaş sınırının yeniden düzenlenmesine ve eğitimcilerin öğrenebilir kabul ettikleri çağdaki çocukların da devamına imkân sağlanması yerinde bir uygulama olur. Örgün eğitimde dördüncü sınıftan itibaren, yani on yaşında Din Kültürü dersi başlamaktadır.[41]

Aynı cami veya Kur’an Kursunda aynı anda üç kur’un devam etmesi, tek öğretici veya görevlinin bulunması başarıyı engelleyen hususlardan biridir. Tek öğreticinin üç kur’a yetişmesi hayli zordur, öğrenci sayısı kalabalık olduğunda ise neredeyse imkânsızdır. Çoğu camide aynı mekânda diğer kur’un bitmesini beklemek zorunda kalan öğrenciler sıkılmakta, gürültü yapabilmekte, bu da ders verimini düşürmektedir. Yakın Kurs ve Cami görevlilerinin fiziki olarak müsait bir yerde toplanarak ayrı kur’ları okutmasında fayda vardır. Nitekim deneme mahiyetinde Sivas İl merkezinde 2006 ve 2007 yıllarında yapılan bu tür uygulamalardan olumlu sonuçlar elde edilmiştir.

Yaz Kur’an Kursu öğreticilerinin günlük plan yapmadıkları, programın uygulanmasında otokontrol mekanizmasını çalıştırmadıkları gözlemlenmiştir. Yapılan denetimler daha çok genel tertip ve düzen, defterlerin usulüne uygun tutulması ve birkaç öğrenciye soru sorulması şeklinde olmakta, programın uygulanması, muhteva ve teknik yönler gündeme gelmemektedir. Bu konuların da değerlendirilmesi ve denetlenmesi gerekir. İstisnaları olmakla birlikte, aynı mekânı paylaşan (Genellikle üstte Cami, alt katında ise Kur’an Kursu vardır) kurs ve cami görevlileri arasında iyi bir işbirliği ve koordinasyon olduğu da söylenemez.

Öğreticiler tarafından organize edilen her türlü sosyal ve sportif etkinliklerin Yaz Kur’an Kurslarına olan ilgiyi arttırdığı gözlenmiştir. Erkek öğrenciler için düzenlenen futbol maçları, bütün öğrencilerin katıldığı gezi ve piknikler, yarışmalar, dönem sonu kurslar arasındaki yarışmalar ilgi görmekte, öğrenciler ve veliler tarafından beğenilmektedir. Bu tür etkinlikler programda da tavsiye edilmektedir.[42] Bunun yanında Yaz Kur’an Kurslarının büyük çoğunluğunda öğreticiler, esnaflar ve veliler tarafından günlük olarak çikolata, şeker, meyve suyu gibi yiyeceklerin dağıtılması çocuklar tarafından beğenilmektedir.

Ancak, son dönemlerde basına da yansıyan, bisiklet, bilgisayar vb. ödüllü, afişli Yaz Kur’an Kursu kampanyalarının sağlıklı bir yöntem olmadığını düşünüyoruz. Öyle ki, bazı veliler işi, kurs hocalarına “Çocuğumu sizin kursa gönderirsem hangi hediyeyi vereceksiniz?” sorusunu soracak dereceye vardırmışlardır. Bu tür davranışlar, gönüllülük esasına dayanan ve sadece Kur’an okumayı, inancını öğrenmeyi amaçlayan öğrencileri yanlış yönlendirebilir ve olumsuz etkileyebilir. Yaz Kur’an Kursu’nda öğrencilerin alabilecekleri en güzel hediyenin Kur’an okumak, dini bilgiler öğrenmek ve güzel ahlâk kazanmak olduğunu hatırdan çıkarmamamız gerekir. Dershane mantığı ile işi yarışa dönüştürmek, öğrenciyi elde edilecek bir ödüle odaklamak yanlıştır.

2006 yılında Yaz Kur’an Kursları öğreticilerine programı takip edebilmeleri ve daha planlı çalışabilmeleri için ders ve yoklama defterleri dağıtılmıştır. Öğretici Kılavuz Kitabı ve Dinimizi Öğreniyoruz isimli Öğretici Kitabı nın da verimi arttırmada büyük katkısı olmuştur. Öğrenciler için hazırlanan kitapları da hesaba katarsak epeyce mesafe alındığını söyleyebiliriz. Son iki yıldır verilen kursa katılım belgesinin de öğrenciler için teşvik edici olduğu gözlemlenmiştir. Bütün bunların yanında yaz kursları öncesi öğreticiler için yapılacak Hizmet içi eğitim kursu ile birlikte önümüzdeki yıllarda daha iyi neticeler alınacaktır.[43] Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belli bölgelerde açılan ve Rehber Öğreticiler yetiştirerek mahallindeki K.Kursu öğreticilerine yeni program hakkında bilgi verilmesini amaçlayan kursların önemli bir hizmet olduğunu belirtmeliyiz. Bu kursların ve katılacak K.Kursu öğreticilerinin sayısının artırılması faydalı olacaktır.

Yaz Kur’an Kursları bitiminde öğretici ve öğrencilerin görüşlerini almak hizmetin kalitesinin değerlendirilmesi açısından önemlidir. Eğitimin aksayan yönlerinin, başarılı yönlerinin uygulamayı yapanlar tarafından belirtilmesi ve bu görüşlerin geri bildirim olarak program geliştirme çalışmalarında, öğretim sürecinde değerlendirilmesidir. Genelde bu tür toplantıların yapıldığı, ancak program ve muhtevadan ziyade, öğrenci sayıları, fiziki problemler ve sosyal faaliyetler ağırlıklı konuların öne çıktığı, kazanımlarla ilgili değerlendirmelerin üzerinde fazla durulmadığı görülmektedir. En azından öğreticilerden kurs bitiminde bir rapor istenerek bir sonraki dönem için bazı tedbirler alınabilir ve düzenlemeler yapılabilir. Bu konuda müftülüklere özellikle Kur’an Kursları Müdürlerine çok iş düşmektedir.

İlköğretim okullarında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi haftada iki saat, bir öğretim yılında (8 ay) yaklaşık 72 saat olarak okutulmaktadır. Lisede ise haftada bir saattir ve ders yılı boyunca toplam 32 saat yapmaktadır. Programda Kur’an-ı Kerim okuma da bulunmamaktadır. Buna karşılık Yaz Kur’an Kursunda günde üç saat ve haftada beş gün olarak ders yapılmakta, bu da bir dönemde (2 ay) yaklaşık 135 saat etmektedir. Yaz Kur’an Kursuna devam eden bir İlköğretim öğrencisi daha kısa bir zamanda okula göre iki kat, lise öğrencisi ise üç kat fazla dini bilgi alabilme ve Kur’an okuma imkânına sahiptir.

2006 yılında Yaz Kur’an Kurslarına 1.407.018, 2007 yılında ise 1.567.025 resmi kayıtlı öğrenci katılmıştır.[44] Bunların yanında kayıtsız olarak gelen küçük kardeşlerini de sayarsak rakam iki milyonu aşmaktadır. Türkiye’de Yaz Kur’an Kursu’na devam edebilecek çağdaki (İlkokul 5.sınıf ile Lise son sınıf arası)  öğrenci sayısının 6 – 6,5 milyon civarında olduğunu[45] göz önüne alırsak, yaz kur’an kurslarının bu çocukların yaklaşık 1/3 ne ulaştığı görülmektedir. Ek ders ücreti alınabilmesi için 15 öğrenci şartının kalkması ve yaş sınırının 4.sınıfa indirilmesi halinde bu sayının 3 –3,5 milyon civarına ulaşacağı, diğer bir ifade ile Yaz Kur’an Kurslarına katılan öğrenci sayısının potansiyelin yarısı kadar olacağı tahmin edilmektedir.

Yaz Kur’an Kurslarının önemli işlevlerinden birisi de çocukların yaz tatillerini değerlendirmeleri, yeni arkadaşlar ve çevre edinerek, sosyalleşmeleridir. Çünkü eğitimin[46] ve caminin görevlerinden birisi de sosyalleşmeyi sağlamaktır.[47]  Basın-Yayın organlarında da zaman zaman yer aldığı gibi, bazı çevreler bu kurslara karşı çıkarak çocuklara ağır geldiğini, dinlenmek için vakit kalmadığını söylemektedirler. Hiçbir çocuk bu kurslara mecburi olarak gelmemektedir. Tamamı gönüllü ve kendi isteğiyle gelmekte, büyük çoğunluğu kursa gelmekle dinlendiğini, sosyal davranışlar ve lüzumlu bilgiler öğrendiklerini ve yeni arkadaşlar edindiklerini beyan etmişlerdir.[48]

Yaz Kur’an Kursları herhangi bir örgün ve yaygın eğitim kurumunun alternatifi değildir. Belki örgün din eğitiminin tamamlayıcısı, destekçisi durumundadır. Öğrencileri örgün eğitime devam eden çocuklarımızdır. Bu yönü ile Türk Milli Eğitim sisteminin bir parçası olarak kabul edilebilir. Dini bilgiler yanında çocukların sosyalleşmesine, iyi birer vatandaş olmasına katkı sağladığı gibi, okul-aile-cami-çevre iletişimindeki önemli rolü inkâr edilemez.[49] Yapılması gereken, bu kursların gerekli-gereksiz olup olmadığını tartışmaktan ziyade, muhtevasının, metodunun ve altyapısının çağdaş eğitimin gerekleri doğrultusunda geliştirilmesi olmalıdır. İnanan bir varlık olan insana, doğru kaynaktan doğru metotlarla ve uzman öğreticiler vasıtasıyla inancını öğretmek, çağdaş eğitimin ve insan haklarının bir gereğidir.

Kısıtlı bir zaman diliminde, farklı yaş gruplarından oluşan ve değişik ortamlardan gelen farklı kabiliyetlerdeki öğrencilere, belki uygun olmayan fiziki mekânlarda, yetersiz araç-gereç ile Kur’an okumayı, dini bilgileri ve davranış kazanmayı öğretmek gibi bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Bu sorumluluk ta ancak fedakârlık, gayret ve kendimizi yenilememizle mümkün olacaktır. Ailelerin büyük bölümü, iki aylık bu sürede kurs ve öğreticilerden, çocuğunun okul hayatı boyunca kazanamadığı bilgi ve davranışların kazandırılmasını beklemektedirler. Okul-aile-çevre ve Kur’an Kursu birlikte belki bu amacı gerçekleştirebilirler. Yalnız başına Yaz Kur’an Kurslarının bu isteği karşılaması mümkün değildir.

Yaz Kursları ile ilgili ciddi problemlerden birisi de, öğrenci sayısının çokluğu nedeniyle ortaya çıkan karmaşadır. Özellikle tek görevlisi bulunan camilerde zaman zaman her bir kur’un öğrencileri 30–40 ı bulmakta, toplamda ise 100 ü geçebilmektedir. Üç saatlik ders süresini kur’lar için bölmek çözüm gibi görünse de pratikte zorluklar mevcuttur ve öğrenci başına düşen zaman çok azalmaktadır. Üç kur bir arada ders yaptığında ise gürültü, sıranın öğrenciye gelmesi için çok bekleme ve mekânın yetersizliği gibi engeller ortaya çıkmaktadır.[50] İlahiyat veya İ.H.Lisesi mezunlarından mahalli müftülüğün izni ve derneklerin desteği ile ek görevli temin edilebilir, çocuk başına düşecek zaman dilimi artırılabilir. Kaldı ki, şu anda Diyanet İşleri Başkanlığınca yeterlik belgesi verilen binlerce İlahiyat Fakültesi ve İmam Hatip Lisesi mezunu görev beklemektedir.

Başkanlığın çağdaş ve bilimsel verileri göz önünde bulundurarak hazırlattığı “Dinimizi Öğreniyoruz” öğrenci ve öğretici kitabı 2007 yılı yaz kursları başlangıcında tüm öğrenci ve öğreticilere dağıtılmış, kitap muhteva, kalite ve dizayn olarak hem öğrenciler hem de öğreticiler tarafından beğenilmiştir. Yaz Kurslarında takip edilecek derli toplu bir materyalin ortaya çıkması öğrenciler ve öğreticiler tarafından olumlu karşılanmış, bu husus yapılan kurs denetimleri ve öğretici toplantılarında[51] tespit edilmiştir. Ders kitaplarının yaz kursları başlamadan önce ve ücretsiz dağıtılması, kurslar devam ederken toplantı vb. organizelerin ders saatleri dışında planlanması öğreticilerin talepleri arasındadır.

Yaz Kur’an Kurslarına genelde orta ve alt gelir grubuna mensup ailelerin çocuklarının devam ettiği görülmektedir.[52] Bu sonuç, üst tabakaya mensup ailelerin ve çocuklarının Kur’an Kurslarına ilgi göstermediği anlamına gelmemektedir. Çoğu üst düzey gelir grubuna dâhil ailenin, çocuklarının dini bilgiler ve Kur’an-ı Kerim öğrenmeleri için çocuklarını resmi kayıt yaptırmadan bu kurslara gönderdikleri gözlemlenmiştir.[53]

İsteğe bağlı din eğitimi ihtiyacını planlı, programlı olarak karşılamaya çalışan yegâne kurum Yaz Kur’an Kurslarıdır.[54] Yaz Kur’an Kurslarını, hayati önemde dini bilgiler veren ve mevzuatında belirtilen görevlerin başka hiçbir kurum ve kuruluş tarafından üstlenilmediği[55], doğabilecek boşluğun telafisinin mümkün olmadığı kurslar olarak tanımlayabiliriz. Belki de bu yüzden Cumhuriyetle birlikte tedrisatına hiç ara vermeyen ya da önemine binaen verdirilmeyen[56] kurum olarak günümüze kadar gelmiştir.

Türk milleti Müslüman olmasından bu yana dinine, dini değerlerine, kutsal kitabına ve çok sevdiği Peygamberine sıkı sıkıya bağlıdır. Söz konusu olan Kur’an okuma ve okutma ise, bu hassasiyeti daha da artırmaktadır. Okumasını bilmeyenler dahi Kur’an-ı Kerim’i belden aşağı tutmazlar, ellerine alacak olurlarsa abdestli olmaya dikkat eder ve mutlaka öpüp başına koyarak saygısını, sevgisini belli etmeye çalışırlar. Bu nedenledir ki, Kur’an Kursları ve Camiler milletin desteği ile yapılmış, halen bu destekle varlıklarını sürdürmektedirler. Cumhuriyetin ilanından bu yana kapanmamalarının sebeplerinden birisi de bu yoğun destek olsa gerektir.

Elbette ki bu desteğin temelinde, dini hassasiyetle birlikte, buralara duyulan güven yatmaktadır. Türk insanına göre, iyi evlat yetiştirmenin şartlarından birisi de, çocuklarına dinini-diyanetini, Kur’an’ını, ibadet ve dualarını öğretmek olarak kabul edilmektedir. Bütün bunların bir arada ve ücretsiz öğretildiği yer ise camiler ve Kur’an Kurslarıdır. Vatandaşlar bu mekânlarda kendilerini bulmakta, güvenmekte ve hiç çekinmeden çocuklarını buralara göndermektedir. Bu güven ve desteğin devam etmesi, modern eğitimin gerektirdiği muhteva ve araçlarla, gerekli donanıma sahip öğreticilerle, belirli sürede, talep edenlerin dini bilgi, kur’an okuma, davranış kazanma isteklerini karşılayabilmemize bağlıdır. Artık çocuklarımızın eskisi kadar bol vakitleri olmadığı gibi, geleneksel metotlarla dini bilgiler ve Kur’an öğretilemeyecek, haram-helal şeklindeki cevaplarla dini problemleri geçiştirilemeyecek kadar da malumat sahibi ve zeki olduklarını biliyoruz.

Yaz Kur’an Kurslarına gelen öğrencilerin büyük çoğunluğu kendi istekleriyle veya ailelerinin isteğiyle bu kurslara geldiklerini ifade etmişlerdir.[57] Yaz Kur’an Kursuna devam etmede ailelerin ve çocukların birbirlerini etkiledikleri, kursa devam etmenin ilk günlerde adeta bir teravih namazına gitme gibi “gelenekleştiğini” söylemek mümkündür. Türk halkı bunu resmi boyutu olmayan, her çocuğun gitmesi gerektiğine inandığı ve çocuklarına karşı önemli görevlerinden birini yerine getirdiği şeklinde değerlendirmektedir.

Tespit edilen önemli hususlardan biri de, öğrencilerin bilişsel alan konularında duyuşsal ve psikomotor alanlara göre daha az başarılı olmalarıdır. Uygulaması olmayan ve tamamen teorik olan konular, öğrenciler tarafından yeterli düzeyde öğrenilmesine rağmen, diğer öğrenme alanlarından daha az ilgi görmektedir. Siyer dersi öğrenme alanlarındaki hedeflerin gerçekleşme düzeyinin diğer derslere göre düşük kalması bunu göstermektedir. Hac ibadeti gibi yine uygulaması olmayan konularda da aynı durum söz konusudur. Diğer bir ifade ile Yaz Kur’an Kursları, programında da amaçlandığı gibi “duyuşsal” ve “psikomotor” davranışlar kazandırmakta ve bundan dolayı rağbet görmektedir diyebiliriz. Yaygın eğitim ile (okul) farkı da buradan kaynaklanmaktadır. Okuldaki Din Dersi programları “bilişsel” alan ağırlıklıdır.

Okullardaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğrencilere genel din kültürü vermeyi amaçlarken, Yaz Kur’an Kursları ve uzun süreli kurslar özel din kültürü ve eğitimi vermeyi amaçlar. Örgün eğitimde mecburilik varken, Kur’an Kurslarında isteğe bağlılık esastır. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin, dindar insan yetiştirme gibi bir amacı yoktur. Ama Kur’an Kurslarının İslam’ı iyi öğretme, kişilerin inanç ve ibadet hayatlarını geliştirmelerine yardımcı olma amacı vardır. İsteyen öğrenciye, istediği zaman diliminde okulda öğrendiklerini pekiştirme, eksiklerini tamamlama ve dini davranışlar kazandırma bu görevler arasındadır.[58]

Aslında cami ve okul tarihi süreç içinde hep yan yana olmuş ve aynı amaca hizmet etmişlerdir. Eğitim-öğretimin ilk mekânları ibadethaneler iken, yeni ihtiyaç ve gelişmeler doğrultusunda bu faaliyetin medrese ve mekteplere kayması, eğitimin dini olmaktan çıkıp, dinin genel eğitimin branşlarından biri haline gelmesi,[59]  camideki eğitimin bittiği anlamına gelmez. Okullardaki din öğretimi ile cami ve mescitlerdeki din öğretimi ayrı kuruluşlara bağlı olmalarına rağmen aynı amaca yönelik olarak çalışmakta, birbirini tamamlamaktadırlar.[60]  Okuldaki öğrenciler ve camideki cemaat (Yaz Kur’an Kurslarındaki öğrenciler) aynı toplumun fertleri ve birbirlerinin benzerleridir. Aralarında büyük farklar yoktur. Var gibi görünen ayrılık, öğretimin amaçlarının bölünebilir veya bölüşülebilir olmasından kaynaklanmaktadır. Eğitim-öğretimin zihinsel amaçları ile duygusal amaçlarının birbirinden ayrılabileceği düşüncesi belki bunda etkili olmaktadır, ancak böyle bir ayrım mümkün değildir. Çevre, okul, cami üçlüsünün öğretim amaçlarındaki birlik, yeni neslin yetiştirilmesinde çok önemlidir. [61]

Yaz Kur’an Kurslarındaki öğrenci-öğretmen ilişkisi sadece kurs süresi ile sınırlı kalmamalıdır. Öğrencilerle kursa gelmedikleri dönemlerde de ilişkiler sıcak tutulmalı, gerekirse uygun zamanlarda okullar veya veliler ziyaret edilmelidir. Öğrencilerimizin öğrendiklerini unutmamaları için ve bir sonraki Yaz Kur’an Kursu döneminde daha fazla öğrenciye faydalı olabilmek için, okul-cami-aile diyalogunu sağlayabilmek için bu ilişki zaruridir. Öğrenciler üzerinde de çok olumlu tesirleri olacağı muhakkaktır.

Yaz Kur’an Kurslarının önemli bir katkısı da dinin doğru anlaşılması, hurafe ve batıl inançlardan öğrencileri korumasıdır. Din eğitimi kültürün yeni nesillere aktarılmasının yanında, toplumu yanlış ideoloji, batıl inanç ve hurafelere saplanmaktan korur.[62]  Ayrıca cemaatlerin kontrolünde ve devlet denetiminden uzak kursların açılmasını ve çoğalmasını engellemektedir. Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı kur’an kurslarındaki gelişme söz konusu illegal kursların azalması anlamına gelmektedir.

             Sonuç ve Öneriler:

Yaz Kur’an Kursları programı yoğun bir programdır. İki aylık süre içerisinde ve üçer haftalık kur dilimlerinde; Birinci kur’da 5 öğrenme alanında 67 konu başlığı, ikinci kur’da 5 öğrenme alanında 42 konu başlığı, üçüncü kurda ise yine 5 öğrenme alanında 42 konu başlığı bulunmaktadır. Derslerin günde üç saat, haftada beş gün ile sınırlı olduğunu göz önüne alırsak; Haftada en fazla 15, üç haftada 45 saat ders yapılabilecektir. Diğer bir ifade ile 45 saatlik derste 67 konu işlenecektir. Kur’an-ı Kerim öğrenme alanı ile ilgili konular ise öğrencilerin teker teker dinlenmesini ve takibini gerektiren konulardır. Eğer bir öğrenci aynı dönemde 2 kur’u alacaksa öğreneceği konu sayısı 109 a, 3 kur’u bitirecekse öğreneceği konu başlığı 151 e çıkmaktadır. Kur’an-ı Kerim öğrenme alanı dışındaki itikat, ibadet, siyer ve ahlak öğrenme alanlarına program gereği günde 1 saat ayrılabildiğini de göz önüne alırsak, programın yeniden gözden geçirilmesi gerektiği ortaya çıkar. Öğrencilerin bu kurslara ilk planda Kur’an öğrenmek için geldiklerini göz önünde bulundurmalıyız.

Yaz Kursları yardımcı ders araç-gereçleri bakımından takviye edilmelidir. Harita, tepegöz, DVD ve Bilgisayarla yapılacak bir eğitim daha faydalı olacak ve başarıyı arttıracaktır. Yardımcı ders araçları kullanılan kurslarda öğrencilerin daha başarılı ve devamlı olduğu bizzat yapılan denetimlerde müşahede edilmiştir. Yaz Kurslarına gelen öğrencilerin yaş grubu 12-15 ağırlıklıdır. Lise öğrencilerinin bu kurslara fazla ilgi göstermediği anlaşılmaktadır. Sebebi ise 15 yaş ve üstü öğrencilerin küçük yaştaki öğrencilerle aynı sınıfı ve ortamı paylaşmak istememeleridir. Lise öğrencileri için müstakil yaz kursları açılması gerekmektedir. Buralarda görev yapacak personelin de daha dikkatli seçilmesi ve formasyonu olması önemlidir. Yaz kurslarında cami ve kurs farklılaşması da göze çarpmaktadır. K.Kerim dersi için sınıf ortamının, diğer dersler için cami ortamının daha verimli olduğu düşünülmektedir.

Yaz Kursları için yaş sınırı ilköğretimde DKAB dersinin başladığı yaşa indirilmelidir. Bu kurslara her türlü ikaz ve uyarılara rağmen resmi kaydı olmayan çok sayıda 4.ve 5.sınıf öğrencisi gelmektedir. Yeni bir yaş sınırı düzenlemesi öğrenci, öğretici ve velileri rahatlatacaktır. Öğreticilerin kurslar başlamadan önce yapılan seminerleri daha uzun süreli ve muhtevaya yönelik olmalı, yeni program ve kur sistemini tanımaları sağlanmalıdır. Her yıl yaz kursları öncesi yönetmelikte de belirtildiği gibi düzenlenen seminerlere din eğitimcileri ve eğitim bilimi uzmanları da çağırılmalıdır. Gerekli temel ve özel yeterlikleri kazanmış öğreticilerle daha iyi neticeler alınacağı muhakkaktır.

Aksayan yönlerine rağmen yeni uygulama (kur sistemi) başarılıdır. Öğreticilerin tecrübelerinin artmasıyla başarı da artacaktır. Ancak, yeni program yoğun ve ayrıntılı bir programdır. Yaz Kursunda ihtiyacı olan cüz’leri almak isteyen öğrenci bütün’ü kaybedebilir. Program ve konu başlıkları sadeleştirilmelidir. Bu düzenleme öğreticilere de kolaylık sağlayacaktır. Daha yoğun, muhtevaya yönelik ve rehberlik amaçlı denetimler yapılmalıdır. Yaz Kurslarının denetlenmesi daha çok elemanla ve yol gösterici, çözüm üretici, öğreticilere ufuk açıcı şekilde yapılmalıdır. Kemiyetten ziyade keyfiyete önem verilmelidir ve denetimde koordine sağlanmalıdır.

Yaz Kur’an Kurslarının dinin doğru anlaşılması ve hurafelerden uzaklaşılmasında katkısı vardır. Doğru kaynak, doğru metod ve ehil öğreticiler yoluyla verilen din eğitimi yaygın yanlışların ve hurafelerin ortadan kalkmasına katkı sağlayacaktır. Bu Kur’an Kurslarının ve Türk Milli Eğitiminin amaçlarına hizmet eden bir gelişmedir. Yaz Kur’an kurslarından daha iyi verim alınabilmesi için “Kur Sistemi” ve üç kur’a ait konular ile bunların muhtevası, zamanı, 2007 yılında başlanıldığı gibi, velilere ve öğrencilere Yaz Kursları öncesinde iyi tanıtılmalı ve anlatılmalıdır. Aileler ve çocuklar bu programa göre tatil ve izin planlaması yapabilmelidir. Öğretici, öğrenci ve veli diyaloğu iyi kurulmalıdır.

Kurs dönemi bittiğinde öğreticilerin uygulamaya ait raporları mutlaka alınmalı ve geri bildirim sağlanmalıdır. Bu bilgiler doğrultusunda program geliştirme faaliyetleri yürütülmeli, mahalli ihtiyaçlara göre düzenlemeler yapılmalıdır. Yeni sistem öncelikle öğreticiler tarafından iyi kavranmalıdır.

Konumu uygun olan kurs veya camilerde kur’lar paylaşılmalıdır. Bugüne kadar yapılan uygulamalardan, mekânların yeterli olmadığı, öğrenci sayısının çokluğu,  sürenin ve öğretici sayısının azlığı gibi problemlerin yaşandığı anlaşılmıştır. İlk etapta birbirine yakın olan kurs ve camilerde kur’ların paylaşılması düşünülebilir. Mekân olarak müsait olmayan cami ve mescitlerde kurs açılmayıp, yakın ve uygun yerlerde açılabilir ve görevliler buralarda birlikte çalışabilirler. Her kur için ayrı bir gün tayin edilmesi de düşünülebilir.

Ders kitapları ve diğer materyal mutlaka kurslar başlamadan önce dağıtılmalı ve imkân dâhilinde ücretsiz olmalıdır. Kitapların kurs açılmadan önce ilgili kurslarda veya müftülüklerde hazır bulunması önemlidir. Kurs açılan yerlerde eğitim-öğretime uygun mekânlar oluşturulmalıdır. Yaz Kur’an Kursları’nın açıldığı cami ve kurs binalarının fiziki olarak düzenlenmesi, çocukların rahat edebilecekleri ortamların hazırlanması, görsel araç-gereçlerin temini önem arz etmektedir. Küçük düzenlemelerle kurs ortamları daha işlevsel hale getirilebilir veya yeni inşa edilecek cami ve kurs binaları ihtiyaca göre projelendirilebilir.

Kur’an Eğitimi ve Öğretimi ilk ayetlerin inmeye başlamasından bugüne kesintisiz devam etmiş, inananlar ve özellikle de Türk Milleti bu konuya ayrı bir önem ve değer vererek özel okullar açmış, ilim dalları geliştirmiştir. İbadet yapabilmek için Kur’an’dan belli bölümlerin ezberlenmiş olması şartı, günlük hayatın her alanında Kur’an okumaya dayalı ritüellerin bulunması, işi daha da önemli hale getirmiştir. Anayasa Kur’an öğretme işini Diyanet İşleri Başkanlığına vermiştir. Başkanlığa bağlı Yaz Kur’an Kursları’nın toplum barışına, dinin doğru anlaşılmasına, öğrencilerin sosyalleşmesine ciddi katkılarının yanında, okul-cami-aile iletişimine de ciddi katkısı vardır. Türk Milli Eğitim Sisteminin içinde kabul ettiğimiz Kur’an Kurslarına sahip çıkmak, fiziki açıdan iyileştirilmesi, program ve muhtevasının bilimsel metotlar kullanılarak geliştirilmesi, ehil öğreticilerin yetiştirilmesi için gayret göstermek gereklidir.

Avrupa Birliği giriş sürecinde isteyen vatandaşlara istediği dini bilgi ve konuları doğru kaynaklardan alıp, gerekirse yorumlayarak insanlara hayati yardım şeklinde sunmak hem kanuni, hem de vicdani görevimizdir. Artık din eğitiminin gerekli olup olmadığını bir yana bırakıp bu eğitimin kalitesinin yükseltilmesi ile uğraşmalıyız. Gelişmişlik sadece ekonomi ve teknoloji ile ölçülemez. Kültürel gelişmişlik hepsinden önce gelmektedir. Eğitim problemini çözememiş ülkelerin geleceği karanlık olduğu gibi, ödünç aldığı teknoloji ve bilim de kısa sürede eskimeye mahkûmdur ve kargaşaya neden olabilir. Kültürümüzün şekillenmesinde ve korunmasında önemli bir rolü olan Kur’an Kurslarını geliştirmek, modern eğitimin ve Din Bilimlerinin verileri ışığında muhtevasını şekillendirmek, insanımıza daha kaliteli, hayati yardım şeklinde dini bilgiler sunmak için çalışmalıyız.

* Dr,Tokat İl Müftü Yardımcısı

KAYNAKÇA:

 

-ALTAŞ, Nurullah, “Diyanet İşleri Başkanlığında Görev Yapan Müftülerin Yeterlikleri” , Din Görevlilerinin Yeterlikleri Tartışmalı İlmi Toplantısı, Kayseri 2004.

-AŞIKOĞLU, N.Yaşar, “Toplum Hayatında Dinin Yeri” , C.Ü.İ.F.D, S.2, s.45-50, Sivas 1998.

-AYBEY, Salih, İlköğretim Çağındaki Öğrencilerin Diyanet İşleri Başkanlığı Tarafından Açılan Yaz Kursları ile İlgili Görüşleri, Basılmamış Y.L.Tezi, UÜSBE, Bursa 2005.

-AYDIN, M.Şevki, “İsteğe Bağlı Din Eğitimi Taleplerini Kur’an Kursunun Karşılama Durumu”, Diyanet Aylık Dergi, S.194, s.26-30, Ankara 2007.

-AYDIN, M.Şevki, “İslam Din Eğitimi Kurumu: Kur’an Kursu”, Diyanet Aylık Dergi, S.180, s.32-34, Ankara 2005.

-AYDIN, M.Şevki, “Kur’an Kursu ve Kur Sistemi”, Diyanet Aylık Dergi, S.195, s.20-24, Ankara 2007.

-AYHAN, Halis, Türkiye’de Din Eğitimi, Dem Yayınları, İstanbul 2004.

-BİLGİN, Beyza, Eğitim Bilimi ve Din Eğitimi, Yeni Çizgi Yayınları, Ankara 1995.

-BAŞKURT, İrfan, Din Eğitimi Açısından Kur’an Öğretimi ve Yaz Kur’an Kursları, Dem Yayınları, İstanbul 2007.

-BAYMUR, Feriha, Genel Psikoloji, İnkılâp Yayınları, İstanbul 1994

-BİLGİN, Beyza – SELÇUK, Mualla, Din Öğretimi Özel Öğretim Yöntemleri, Gün Yayıncılık, Ankara 1995.

-BOLAY, S.Hayri ve Arkadaşları, Türk Eğitim Sistemi Alternatif Perspektif, TDV Yayınları, Ankara 1996.

-DEMİREL, Özcan, Eğitimde Program Geliştirme, Pegema Yayınları, Ankara 2006.

-DİB Taşra Teşkilatında Din Hizmetleri Yürütenlerin Temel ve Özel Yeterlilikleri, DİB Yayınları, Ankara 2005.

DİB 2007 Yılı İstatistikleri, DİB Yayınları, Ankara 2008.

-Dinimizi Öğreniyoruz, Öğretici Kitabı, TDV Yayınları, Ankara 2007.

-Dinimizi Öğreniyoruz, Öğrenci Kitabı,  TDV Yayınları, Ankara 2007.

-DOĞAN, Recai – ALTAŞ, Nurullah, “İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenleri Yeterlik Ölçeği Üzerine Bir Ön Araştırma”, AÜİF Dergisi, C.XLIII,s.109-122, Ankara 2002.

-DOĞAN, Recai – TOSUN, Cemal, İlköğretim 4.ve 5. Sınıflar için Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretimi, Pegema Yayınları, Ankara 2003.

-DOĞAN, Recai – TOSUN, Cemal, İlköğretim 6. 7. ve 8. Sınıflar İçin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretimi Özel Öğretim Yöntemleri, Pegema Yayınları, Ankara 2003.

-FİDAN, Nurettin – ERDEN, Münire, Eğitime Giriş, Alkım Yayınları, Ankara trsz.

-İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi (4.5.6.7.8.sınıflar) Öğretim Programı ve Kılavuzu, MEB Yayınları, Ankara 2006.

-İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi (9.10.11.12.sınıflar) Öğretim Programı, MEB Yayınları, Ankara 2005.

-KARACOŞKUN, M.Doğan, Dini ve Sosyal Psikoloji Yazıları, Din ve Bilim Kitapları, Samsun 2006.

-KOÇ, Ahmet, Kur’an Kurslarında Eğitim ve Verimlilik Üzerine Bir Araştırma, İlahiyat Yayınları, Ankara 2005.

-ÖNDER, Mustafa, Yaz Kur’an Kursları Öğretim Programı Amaçlarının Gerçekleşme Düzeyleri (Sivas Örneği), Basılmamış Doktora Tezi, AÜSBE, Ankara 2007.

-ÖNDER, Mustafa, “Camiler ve Toplum Hayatındaki Yeri”, Diyanet Avrupa Dergisi, S.90, Ankara 2006.

-TOSUN, Cemal, Din Eğitimi Bilimine Giriş, Pegema Yayınları, Ankara 2005.

-TUĞ, Salih, “Türkiyede Din Eğitimi”, Milli Eğitim ve Din Hayatı, s.235-262, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1981.

-Yaz Kur’an Kursları Öğretici Kılavuzu, DİB Yayınları, Ankara 2006.

-Yaz Kur’an Kursları Öğretim Programı, DİB Yayınları, Ankara 2005

-YILMAZ, Hüseyin, Camilerin Eğitim Fonksiyonu, Dem Yayınları, İstanbul 2005.


[1] Beyza Bilgin, Eğitim Bilimi ve Din Eğitimi, Yeni Çizgi Yayınları, Ankara 2005, s.76,77.

[2] Halis Ayhan, Türkiyede Din Eğitimi, Dem Yayınları, İstanbul 2004, s.95;  Salih Tuğ, ”Türkiye’de Din Eğitimi”, Milli Eğitim ve Din Hayatı, Boğaziçi Yayınevi, İstanbul 1981, s.244–245.

[3] Ayhan, A.g.e., s.523.

[4] Bkz: Cemal Tosun, Din Eğitimi Bilimine Giriş, Pegema Yayınları, Ankara 2005,s.124–128;  Feriha Baymur, Genel Psikoloji, İnkılâp Yayınları, İstanbul 1994, s.152–153.

[5] Bkz: DİB K.Kursları Öğretim Programı (Yüzünden Ok.için), Diyanet Yay., Ankara 2006, s.2,3.

[6] Mustafa Önder, “Yaz Kur’an Kurslarında Öğrenci Başarısı”, Diyanet İlmi Dergi, C.44,S.4,Ankara 2008.

[7] DİB 2007 Yılı İstatistikleri, DİB yayınları, Ankara 2008, s.108.

[8] Bkz: Mustafa Önder, Yaz Kur’an Kursları Öğretim Programı Amaçlarının Gerçekleşme Düzeyleri (Sivas Örneği), Basılmamış Doktora Tezi, AÜSBE, Ankara 2008; İrfan Başkurt, Din Eğitimi Açısından Kur’an Öğretimi ve Yaz Kur’an Kursları, Dem Yayınları, İstanbul 2007.

[9] DİB Kur’an Kursları Öğretim Programı (Yüzüne Okuyanlar İçin), Ankara 2006, s.3.

[10] A.g.e, s.2,3.

[11] Bkz: Din Hizmetlerinde Yöntem ve Verimlilik, Der: Hayrullah Köken, DİB Yayınları, Ankara 2006,s.307–316; “M.Şevki Aydın ile Din Eğitimi ve Din Hizmetlerinde Yeni Açılımlar, Yeni Ufuklar Üzerine…” (röportaj)

[12] DİB Kur’an Kursları Öğretim Programı  (Yüzüne Okuyanlar İçin), s.2-3.

[13] Yaz Kur’an Kursları Öğretici Kılavuzu, DİB Yayınları, Ankara 2006, s.12.

[14] M.Şevki Aydın, “İsteğe Bağlı Din Eğitimi Taleplerini Kur’an Kursu’nun Karşılama Durumu”, Diyanet Aylık Dergi, Ankara 2007, S.193, s.38–42.

[15] Yaz Kur’an Kursları Öğretici Kılavuzu, s.6.

[16] Tosun, A.g.e, s.156,157.

[17] Tosun, A.g.e, s.146,147.

[18] Yaz Kur’an Kursları Öğretici Kılavuzu, s.12–13.

[19] A.g.e., s.13.

[20] Dinimizi Öğreniyoruz (Öğretici Kitabı), TDV Yayınları, Ankara 2007.

[21] Yaz Kur’an Kursları Öğretici Kılavuzu, s.10 vd.

[22] A.g.e, s.76 vd.;Kur’an Kursları Öğretim Programı (Yüzünden Okuyanlar İçin), s.42-90.

[23] Bkz: Yaz Kur’an Kursları Öğretici Kılavuzu, s.83.

[24] M.Şevki Aydın,”Kur’an Kursu ve Kur Sistemi”, Diyanet Aylık Dergi, S.195,Ankara 2007, s.20–24.

[25] M.Şevki Aydın, A.g.m., s.22–23;  M.Şevki Aydın,”Yaz Kur’an Kursunda Kur Sistemi, Dinimizi Öğreniyoruz (Öğretici Kitabı), TDV Yayınları, Ankara 2007, s.11–14.

[26] Yaz Kur’an Kursları Öğretim Programrı, s.9.

[27] Yaz Kur’an Kursları Öğretici Kılavuzu, Diyanet Yayınları, Ankara 2006, s.11.

[28] Saffet Bilhan, Eğitim Sosyolojisi, AÜEF Yayınları, Ankara 1996, s.184–185; Recai Doğan,”Cumhuriyet Öncesi Dönemde Yaygın Din Eğitimi Açısından Hutbeler”, DAD, C.1,S.2,s.5.

[29] DİB 2006 Yılı İstatistikleri, s.87.

[30] Ralph W.Hood ve diğerleri, ‘’Dinî Gelişim Kuramları’’, Ter: M.Doğan Karacoşkun, Dini ve Sosyal Psikoloji Yazıları, Din ve Bilim Kitapları, Samsun 2006, Sayfa s.67-92.

[31] Beyza Bilgin-Mualla Selçuk, Din Öğretimi Özel Öğretim Yöntemleri, Gün Yay.,Ankara 1995, s.81–90.

[32] Bkz: Özcan Demirel, Eğitimde Program Geliştirme, Pegema Yayınları, Ankara 2006, s.5.

[33] Recai Doğan-Cemal Tosun, İlköğretim 6–7–8. Sınıflar İçin DKAB Öğretimi Özel Öğretim Yöntemleri, Pegema Yayınları, Ankara 2003, s.47;  M.Zeki Aydın, Din Öğretiminde Yöntemler, Nobel Basımevi, Ankara 2005, s.9;  Ailede Çocuğun Ahlak Eğitimi,Dem Yay.,İstanbul 2005, s.47 vd.

[34] 12.07.2005 tarih ve 9169 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile en az 15 öğrencisi olan ve Din Hizmetleri sınıfında çalışan öğreticilere günde 3 saat ve haftada 5 günü geçmemek kaydıyla ek ders ücreti ödenmektedir.

[35] M.Şevki Aydın, ”İsteğe Bağlı Din Eğitimi Taleplerini Kur’an Kursunun Karşılama Durumu”, Diyanet Aylık Dergi, Ankara 2007, S.193, s.28.

[36] DİB 2004 Yılı İstatistikleri, s.91–101.

[37] DİB nın 23.03.2007 tarih ve2451 sayılı “Cami Müştemilatının Kiraya Verilmesi” hakkındaki yazısı.

[38]Mustafa Önder, ”Camiler ve Toplum Hayatındaki Yeri”, Diyanet Avrupa Dergisi, Ankara 2006, S.90, s.33–36;  Hüseyin Yılmaz, Camilerin Eğitim Fonksiyonu, Dem Yayınları, İstanbul 2005, s.185.

[39]Yeterliklerle ilgili örnek bir çalışma için bkz:  Recai Doğan-Nurullah Altaş, ”İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenleri Yeterlik Ölçeği Üzerine Bir Ön Araştırma”, AÜİFD, C.XLIII, Ankara 2002, ss.109–122.  Öğretici Yeterlikleri ile ilgili olarak bkz: DİB Taşra Teşkilatında Din Hizmetlerini Yürütenlerin Temel ve Özel Yeterlikleri, Ankara 2005;  N.Yaşar Aşıkoğlu,”Vaizlerde Aranacak Temel Yeterlikler Üzerine”, CÜİFD, S.VIII/2, Sivas 2004, s.17–24.

[40]12–16.6.2006 ve 25–28.6.2007 tarihleri arasında Sivas İl Müftülüğünde düzenlenen kurslar.

[41] Beyza Bilgin,”Ahlak Terbiyesinde Dini Hikâyeler”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, İstanbul 1994, S.1, s.53; İlköğretim DKAB Dersi(4.5.6.7.8.sınıflar için) Öğretim Programı ve Kılavuzu, MEB.Yay.,Ankara 2006.

[42] Yaz Kur’an Kursları Öğretici Kılavuzu, s.73–74.

[43] Bkz: DİB 2005 Genelgesi III/A.2/e md. gereğince her dönem başlangıcında öğreticiler için 5 günlük “pedagojik formasyon” kursu düzenlenecektir.

[44] DİB 2007 Yılı İstatistikleri, s.108.

[45] http//http://www.meb.gov.tr,; 16.06.2007 tarihli Hürriyet Gazetesi.

[46] Nurettin Fidan-Münire Erden, Eğitime Giriş, Alkım Yayınları,Ankara trsz., s.66-67

[47] Bilgin, Eğitim Bilimi ve…, s.37.

[48] Bkz: Salih Aybey, İlköğretim Çağındaki Öğrencilerin DİB Tarafından Açılan Yaz Kursları ile İlgili Görüşleri, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi,UÜSBE,Bursa 2005,s.61-64; Başkurt, A.g.e., s.170,171.

[49] Bkz: Yaz Kur’an Kursları Öğretici Kılavuzu, s.11.

[50] Bkz: Başkurt, A.g.e., s.176 vd.

[51] 28.3.2007 ve 27.8.2007 tarihinde Yaz K.Kursu Öğreticileri ile yapılan toplantı.

[52] Ahmet Koç,Kur’an Kurslarında Eğitim ve Verimlilik Üzerine Bir Araştırma,İlahiyat Yayınları,Ankara 2005, s.51; Aybey, A.g.t., s.56; Başkurt, A.g.e., s.163-164.

[53]  2006 yılı Yaz Kur’an Kursları döneminde bizzat yaptığımız tespitler.

[54] M.Şevki Aydın, ”İsteğe Bağlı Din Eğitimi Taleplerini Kur’an Kursunun Karşılama Durumu”, Diyanet Aylık Dergi, Ankara 2007, S.193, s.28–29.

[55] Ayşe Sucu, ”Kur’an Kurslarında Din Eğitimi ve Öğretimi”, Türkiye’de Din Eğitimi Ve Öğretimi, Türk Yurdu Yayınları, Ankara 1999, s.435–440.

[56] Ayhan, Türkiyede Din…, s.95.

[57] Aybey, A.g.t., s.61; Koç, A.g.e., s.62; Başkurt, A.g.e., s.165.

[58] M.Şevki Aydın, ”İslam Din Eğitimi Kurumu: Kur’an Kursu”,  Diyanet Aylık Dergi, Ankara 2005, S.180, s.32–33.

[59] Tosun, A.g.e., s.38–39.

[60] Bilgin, Eğitim Bilimi ve…, s.25–28, 61–64.

[61] Bilgin, A.g.e., s.61.

[62] N.Yaşar Aşıkoğlu,”Toplum Hayatımızda Dinin Yeri ve Din Eğitiminin Önemi”, CÜİF Dergisi,  Sivas 1998, S.2, s.48.