FARABİ, BİRUNİ ve İBN-İ SİNA’DA EĞİTİM ve EĞİTİM YÖNTEMLERİ

Özet

 Farabî, Birunî ve İbn-i Sîna 10. Ve 11. Yüzyılda yaşamış, yazdıkları eserler, buldukları yöntemler ve çalışma metotlarıyla hem Türk-İslam Medeniyet Tarihine, hem de Dünya Medeniyet Tarihine damga vurmuş bilginlerdir. Kısa ömürlerine yüzlerce eser sığdırmışlardır. Tarihte ilk defa Eğitim Bilimi’ni Felsefe’den ayırarak hakkında müstakil eser yazan kişiler bunlardır. Eğitimin amacını, çeşitlerini, metotlarını eserlerinde ayrıntılı olarak ortaya koymuşlar, günümüz modern eğitiminin fikir babalığını yapmışlardır. Gözlem, Deney, Bilimsel Yöntem, Yaş Guruplarına Göre Eğitim, Okul Öncesi Eğitim, İkna Yöntemi, Gösteri Yöntemi, Uygulamalı Eğitim, Eğitim Teknolojisi, Örgün-Yaygın Eğitim ve Psikanaliz Yöntemini hem teorik hem de pratik olarak geliştirmişlerdir. Ahlâk ve değer eğitimine özel bir önem vermişler, öğrenci ve öğretmen yeterliklerini asırlar önce belirlemişlerdir. Günümüz eğitiminin vazgeçilmez teorileri ve bunların fikir babaları olan Dewey, Piaget, Freud, Rousseau gibi düşünürlere ilham kaynağı olanlar bahse konu Türk-İslam âlimleridir. Teorik bir çalışma olan tebliğimizde, İbn-i Sina, Farabi ve Birunî’nin eğitim görüşlerini, eğitim yöntemlerini, bilgiyi nasıl ürettiklerini, nasıl çalıştıklarını ortaya koyarak, Türk gençleri için Rol Model kişilikleri öne çıkarmayı ve motivasyon sağlamayı amaçladık. Çalışmamız tarihsel dokümantasyon analizi ve nitel bir desene sahiptir.

 

Anahtar Kelimeler: Farabî, İbn-i Sîna, Birunî, Eğitim, Eğitim Yöntemleri.

Key Words: Farabi, Biruni, İbn-i Sina, Education, Education Methods.

Abstract

Farabi, Biruni and İbn-i Sina are scholars who have lived in the 10 th and 11 th centuries and stamped on the Turkish-Islamic History of Civilization and the World History of Civilization with the Works they have written, methods and working with they have found. They have put hundreds of Works into their short life. Fort he first time in history, these are the individuals who have separated the Education Science from Philosophy and wrote about it independently. They set out the purpose of education, theirvarieties and methods in detail in their Works and they made the idea of modern day education. They have developed both theoretical and practical methods of observation, experiment, scientific method, education by age group, pre-school education, persuasion method, demonstration method, applied education, educational tecnology, formal-informal education and psychoanalysis. They have special importance to ethics and value education and they determined the competence of students and teachers centuries ago. The indispensable theories of today’s education and the inspiration for thinkers such as Dewey, Piaget, Freud, Rousseau who are their patriarchs, are the subject of Turkish-İslamic scholars. In our theoretical work, we aimed to bring forward the role model personalities and motivation of the young people of Turkey by showing the views of İbn-i Sina, Farabi and Biruni, their education methods how they produced the information and how they worked. Our Works has a historical documentation analysis and a qualitative design.

          1-GİRİŞ

Biruni 970 yılındfa Harizm’in merkezi Kâs’ta doğdu. Astronomi, Matematik, Fizik, Tıp, Kimya, Coğrafya, Tarih, Dinler Tarihi, Mimari ve Şehircilik, Biyoloji, Dil alanlarında çalışmalar yaptı ve eserler yazdı. Çocukluğundan beri kendisinde var olan araştırma tutkusu, çağının ilmi ve felsefi birikimini yeniden üretici tarzda değerlendirme başarısını göstermiştir.  Batılı düşünürler (Sarton-Barthold) O’nun yaşadığı döneme “Biruni Asrı”  demişler (Özcan, 2007:57), kendisi için de “Bütün zamanların en büyük bilginlerinden biri, İslam âleminin en büyük bilgini”  ifadelerini kullanmışlardır. Çağdaşı olan İbn-i Sina ile görüş alışverişinde bulunmuş, bütün Dünya’da haklı bir üne sahip olarak 1061 yılında Gazne’de vefat etti (TDVİA, VI:209).

Farabi Türkistan’ın Farab şehri yakınındaki Vesiç’te 871-72 yılında doğdu. Özellikle Felsefe, Kelam, Mantık, Psikoloji ve Ahlak ilmiyle uğraştı. Onlarca eser yazdı. Dünya’da Aristo’dan sonra ikinci öğretmen anlamında Muallim-i Sani ya da Abunaser diye bilinir (Çubukçu, 1977:23-27).  70 kadar eseri bulunan Farabi musiki ile de meşgul olmuş, İhsau-l Ulum eseri doğuda yazılmış ilk ansiklopedik eser olma özelliğini taşır (Aksoy, 2008:32). 948 yılında Şam’da vefat etti.

İbn-i Sina 980-81 yılında Buhara yakınlarındaki Afşana’da doğdu. Felsefe, Tıp, İlahiyat, Dil ve Ahlak alanında yüzlerce eser verdi. Doğu’da Eş-Şeyhu-r Reis, batı’da Avicenna (Filozofların Prensi) adıyla anılır. Deneycilikle akılcılığı birleştiren İbn-i Sina’nın 150 den fazla eser yazdığı bilinmektedir (Aksoy, 2008:44; Çubukçu, 1977:28,29)).  1037 yılında Hemedan’da vefat etti.

Her üç Bilginimiz de Dünya kültürü ve medeniyetinde çok derin izler bırakmışlar, eserleri, metodları ve buluşları yüzyıllar boyunca Batı ve Doğu üniversitelerinde okutulmuştur. Ortak özellikleri ise Multidisipliner çalışmaları ve Türklerin kurumsallaştırdığı Karahanlı-Gazneli Medreselerinin mezunları olmalarıdır. Söz konusu düşünürler Eğitim Bilim’ ni ilk defa Felsefe’den ayırmışlar ve sistemleştirerek, amacını, yöntemlerini, yaş guruplarına göre nasıl yapılacağını, okul öncesi dönem eğitimini, yaygın-örgün eğitimi, eğitim teknolojisini ayrıntıları ile açıklamışlardır. Bu anlamda Batı’da bir asırdan fazla bir geçmişi olmayan Eğitim Bilimi’ne (Yeni Eğitim) ve Eğitim Bilimcilere ilham kaynağı olmuşlardır.

Dewey, Alain, Durkheim, Piaget, Freud, Pestalozzi, Rousseau’nun teorileri ve uygulamalarını yaklaşık 9 asır önce Farabi, Biruni ve İbn-i Sina’da görmek mümkündür. Elbette kültürlerin birbirinden etkilenmesi, düşünürlerin etkilenmesi kaçınılmazdır. Ancak, bizim sahip çıkıp Dünya’ya tanıtamadığımız bu şahsiyetleri tanıtmak, eserlerini bulmak ve yayınlamak ta önemli bir meziyettir. Biz çalışmamızda söz konusu bilginlerimizin görüşlerini günümüz modern eğitimine onaylattırmak gibi bir amaç taşımıyoruz. Bütün Dünya’nın şu anda okuduğu ve kabullendiği Piaget, Dewey, Freud vb. nin eğitimle ilgili teorilerini yüzyıllar öncesinden bizim insanlarımız da düşünebilmişler ve uygulamışlardır. Hatta eğitimle ilgili ilk müstakil eserleri kaleme almışlardır. Aynı ruh ve motivasyonla bizler de yeniden düşünebilir, üretebilir ve bütün Dünya’ya kendimizi kabul ettirebiliriz.

  1. FARABİ, BİRUNİ ve İBN-İ SİNA’YA GÖRE EĞİTİM ve EĞİTİM

          YÖNTEMLERİ

          2.1. Biruni’ye Göre Eğitim ve Eğitim Yöntemleri

Biruni öncelikle Gözlem ve Deney’e büyük önem vermiş, bunlardan elde edilen sonuçları Tefekkür ve Akıl Yürütme ile birleştirerek Vahyin süzgecinden geçirerek gerçeğe ulaşılabileceğini söylemiştir (TDVİA, VI:209). Biruni’nin gözlemciliği daha çok Aristo kozmolojisine yönelttiği eleştirilerde kendini gösterir. Bir hipotezin deneyle test edilmesi fikrinin yanında ölçmeye verdiği değer, Biruni’yi fizik ve matematiğin modern kavranışına çok yaklaştırmıştır. O’na göre insan cüsse itibarıyla bir çok canlıdan küçük olmasına rağmen aklı sayesinde hepsine hükmedebilir (TDVİA, VI:209-211). Biruni’ye göre bilimsel düşünce ve Eğitimde özgürlük olmalı, akla uygun yöntemler kullanılmalı, bilimsel çalışma yapan insanlar cesaretlendirilmeli, çalışmalarına saygı duyulmalı, önlerindeki her türlü engel kaldırılmalıdır (Aksoy, 2008:40). Biruni’ye göre yaratılış itibarıyla kötülüğe meyilli olan insan, ancak dini ve ahlaki değerler vasıtasıyla (eğitimle) terbiye edinip mutluluğa ulaşabilir (Özcan, 2007:71). Biruni’nin 113 eserinin olduğu 30 kadar ilim dalı ile uğraştığı ve 6 yabancı dil bildiği aktarılmaktadır (Aksoy, 2008:35). Deney ve Gözlem bilimsel bilgiye ulaşmada vazgeçilmez yöntemlerdir. Öğrencilerde bilimsel tutum geliştirmek açısından son derece önemli bir yöntem olan Deney’de öğrencilerin gözlem, sınıflama, tahmin etme, ölçme, verileri kaydetme, yorumlama ve sonuç çıkarma gibi kazanımlar da elde etmeleri mümkündür. Gözlem ise davranışları ayrıntılı olarak araştırmada kullanılan veri toplama tekniğidir. Doğal ve sistematik olarak iki şekilde yapılabilir (Kanadlı, 2015:306,307, 314; Sönmez, 2011:249).

          2.2. Farabi’ye Göre Eğitim ve Eğitim Yöntemleri

Farabi’ye göre eğitim mutluluğu ve mükemmelliği yakalamanın yegâne yoludur. Disiplin, düzeltme, değerlendirme, rehberlik ve öğrenme temel esaslardır. Milletler eğitimle kuramsal değerleri oluştururlar, bu değerleri uygulayarak ahlaki davranışlar ortaya koyarlar. Sahip olduğumuz nazari bilgilerden bir kısmı insanda doğuştan mevcuttur ve insan bunların nereden geldiğini bilmez. Çünkü bunlar ilk bilgilerdir. Bilgilerimizin diğer kısmı ise öğrenmekle, düşünmek ve araştırmakla elde edilir. İkinci tür bilgiler birinci tür bilgi ile elde edilir ve daha önce bilmediğimiz şeyleri içerir. Bunlar araştırma ve öğrenim vasıtası ile inanç, rey ya da ilim haline dönüşmüş sonuç olurlar. Asıl maksat ise herhangi bir konu hakkında kesin bilgiye ulaşmaktır. Böyle bir bilgiye ulaşmanın yolu ise Mantık’ tır (Dağ-Öymen, 1974:22; Aydınlı, 2008:50,51).

Eğitim Seçkinlere verilen (özel) ve Halka verilen (Genel) olmak üzere ikiye ayrılır. Farabi’ye göre eğitimde iki temel yöntem vardır: İkna ve Gösteri  (Demonstrasyon) yöntemi. Öğretmede kolaydan zora doğru bir yol izlenmelidir. Varlıklar içinde tetkiki en kolay olan ve öğrenilen şey sayılar ve hacimlerdir. Bu nedenle öğretmeye aritmetik ve geometriden başlamalıdır. Daha sonra kademe kademe “mekanik” e kadar devam edilmelidir (Dağ-Öymen, 1974:25).  Normal insanlar ancak ikna edilirlerse yenilikleri kabul ederler. Bu nedenle halkı eğitmede İkna Yöntemi kullanılmalıdır. Bu yöntem, kesinliğe ulaşmasa bile dinleyicinin aklının tatmin edici şekilde ikna edilmesine yarar. Gösteri Yöntemi ise, göstererek açıklamaya dayanır. Teorik entellektüel erdemlerin öğretilmesinde kullanılır.

Farabi’ye göre iki öğretme yöntemi vardır: Dinleme ve Konuşmaya dayalı Öğrenme. Diğer insanların konuşma ve hareketlerini gözlemleme ve uygulamaya dayalı taklit yöntemi.Farabi özellikle çocuk eğitiminde çok önemli bir yeri olan Hayal Gücü’nün kullanılmasına da eğitimde ayrıca yer verir (Aydınlı, 2008:140).

Farabi’ye göre Öğretmen’de üç özellik bulunmalıdır.

1-İyi karakterli, ön yargısız, gerçeği arayan biri olmalıdır.

2-Öğretmeyi seven, gönüllü ve idealist biri olmalıdır.

3-Mesleği ile ilgili uzmanlaşmış olmalı, öğretme bilgisine sahip olmalıdır. Farabi,  modern öğretmende bulunması gereken vasıfları bu üç maddede özetlemiştir (Bacanlı, 2011:18).

Öğrencide bulunması gereken özellikleri ise şöyle sıralar:

Kavramları anlayabilmeli, kavradığı ve anladığının varlığını kabullenmeli, kavradığı ve kabullendiği şeyleri anlatabilmelidir. Günümüz eğitiminde kullanılan öğretim ilke ve yöntemlerinden birçoğunu yüzyıllar öncesinden Farabi’nin kullanmış olması enteresandır. Gösterme ve Yaptırma Tekniği, Demonstrasyon, Günlük Konuşma, Diyalog  bunlardan bazılarıdır (Sönmez,2011:222, 223, 246-248; ).

          2.3. İbn-i Sina’ya Göre Eğitim  ve Eğitim Yöntemleri 

İbn-i Sina’nın eğitimle ilgili çalışmalarını kısaca özetleyecek olursak: Eğitim bu dünyada gerekli olduğu kadar sonraki hayatta da mutlu olmak için gereklidir. İnsanın mükemmelleşmesinin şartı da eğitimdir. İbn-i Sina eğitim, bilim ve mutluluk arasında bir bağ kurmuş bunu “aklî tasavvuf” diye sistemleştirmiştir (Akyüz,2013:26). Ona göre eğitimin amacı sadece bilişsel değildir, bireyin moral değerlerini de kapsamalıdır. Bu nedenle eğitim bireyin kişiliğini bir bütün olarak (bedensel-zihinsel-karakter) ele almalı ve gelişimine katkıda bulunmalıdır. İbn-i Sina’ya göre eğitim bireyin fiziksel, zihinsel ve moral gelişimini sağlamalı; bireyin içinde yaşadığı toplumda kendi yeteneklerine uygun bir meslek seçimine yardımcı olmalı; bireyin gelişimini tüm aşamalarında yardımcı olmalıdır (Önder, 2014: 78).

İbn-i Sina’ya göre eğitimin sorumluluğu bireyi sadece iyi bir vatandaş olarak yetiştirmekle sınırlandırılamaz. Bireyin toplumsal gelişmeye katkıda bulunacak şekilde yetiştirilmesini de sağlamalıdır (Türk Milli Eğitim Temel Kanunu da aynı şeyi söylemektedir. Daşcan-Çelik:2014:1). Çünkü toplum, bireyler arasındaki hizmetlerin karşılıklı meslek veya yeteneklerine göre değişimiyle oluşturulmuş yaşam alanıdır.

İbn-i Sina yüzyıllarca önce eğitimi yaş guruplarına göre aşamalandırmış ve bununla ilgili ayrıntıları sıralamıştır. Bugün bütün dünya Piaget’nin yaş guruplarına göre geliştirdiği bilişsel öğrenme (Zihin Gelişimi Kuramı) kuramını okumaktadır (Bacanlı, 2011:83-98). 20. Yüzyıl da ortaya atılan Piaget’nin ve diğerlerinin kuramlarından yüzyıllarca önce İbn-i Sina ve çağdaşı olan Türk-İslam âlimleri hem teorik hem de pratik açıdan bu kuramları ortaya koymuşlardır. Ancak bizim ülkemizde ve İslam dünyasında yeterince araştırılmamış, tanınmamışlar; yine ağırlıklı olarak batı dünyasındaki çalışmalardan etkilenmişiz.

İbn-i Sina doğumdan itibaren çocuğun eğitimi ile bilinçli olarak ilgilenilmesini istemiş; göbek kordonu’nun kesilmesinden, yattığı odanın temizliğine ve özelliklerine kadar birçok konuda ayrıntılı bilgi vermiştir. O’na göre çocuk kötü huylar edinmeden eğitimine başlanmalıdır. Çünkü çocukta her huyu alma yeteneği vardır. Bir huy çocukta yerleşince onu söküp atmak zordur. İyi huylar teşvik edilmeli, kötü huylar kınanmalıdır (Dağ-Öymen, 1974:34,35).  Çocuğun yetişmesinde şiirin önemine dikkat çeken İbn-i Sina, önce hatırlanması kolay, ahlaki öğüt içeren ve basit şiirlerden başlanması gerektiğini söyler.  Çocuklar tek başlarına değil, iyi aile çocuklarıyla birlikte eğitilmelidir. Temel eğitim bitince yeteneğine göre mesleki eğitime başlanmalıdır (Dağ-Öymen, 1974:35). Doğum Sonrası Eğitim dönemi diye adlandırdığı bu safhada yapılması gereken işleri şöyle sıralamıştır: Çocuğun göbeği hijyen kurallarına uygun kesilmeli, temiz bir pamukla kıvrılarak bağlanmalıdır. Kundaklanan çocuğun vücuduna masaj yaparak rahatlaması sağlanmalıdır. Orta dereceli sıcaklıkta bir odada uyumalıdır. Odaya direkt güneş ışığı gelmemeli, yatağına yatırıldığında başı bedeninden yukarıda olmalıdır.

3-5 yaş çocukluk dönemi diye adlandırdığı dönem için şu önerilerde bulunmaktadır: Çocuk ahlaki ve ruhsal yönden etkileneceği şiddetli olaylardan uzak tutulmalıdır. Sütten kesildiği andan itibaren kötü huylar edinmeden ahlak eğitimine başlanmalıdır.  Beden ve hareket gelişimi için, uykudan uyandığında banyo yaptırılmalı, oynamasına izin verilmelidir. Kahvaltıdan sonra uzun bir süre oyun oynamasına müsaade edilmelidir(Akyüz,2013:28). Çağdaş eğitimcilere göre de çocuk oyunla öğrenir ve oyun çocuk eğitiminin vazgeçilmez bir etkinliğidir (Bacanlı, 2011:113). Zevk ve davranış gelişimi için çocuğa ninni söylenmeli, müzik dinletilmelidir.

6-14 yaş arasında çocukların ciddi eğitim almaları gerektiğini söyleyen İbn-i Sina, bu dönemde çocuğun okula gönderilmesinin gereğini vurgular ve okullarda hiçbir ayırım gözetmeden bütün kesimlerin çocuklarının birlikte okuması gerektiğini, iyi arkadaşlarla tanışmasını ve vakit geçirmesi gerektiğini söyler (Akyüz,2013:28). Okulda Din ve ahlak eğitiminin, Kur’an, şiir ve güzel yazı yazma, beden eğitimi, sanat ve meslek eğitiminin iyi bir şekilde verilmesi gerektiğini savunur. Ahlak ve fazilet eğitimine özel bir önem veren İbn-i Sina, bunun için yapılması gerekenleri şöyle sıralar: Nefsin isteklerine uymamak, Yalandan kaçınmak, İyileri sevmek, iyilik yapmak, fenalıktan men etmek (Akyüz,2013:26). Bu dönemdeki çocukların yaşıtları ile birlikte eğitim görmesinin önemini vurgular.

14 yaş ve sonrasını eğitimde uzmanlaşma dönemi olarak niteleyen İbn-i Sina, bu dönemin temel eğitimin tamamlandığı dönem olduğunu söyler. Söz konusu dönemde Meslek Danışmanlığını önermektedir (Dağ-Öymen, 1974:34,35). Dewey’in Progresivizm görüşü ile benzerlik söz konusudur (Erdiller, 2012:64). Eğitimin amacını, kişinin yeteneklerini en üst düzeye kadar geliştirip kötülüklerden arınması ve mutluluğa ulaşması, yaratanı bilmesi ve unutmaması şeklinde tanımlar (Akyüz, 2013:26).

Öğretmenlere de özel bir önem veren İbn-i Sina, öğreticilerde bulunması gereken vasıfları şöyle sıralamaktadır: Öğretmenlik bir uzmanlık alanıdır ve herkes bu mesleği yapamaz. Dürüst, bilgili, inançlı, insaflı, temiz, kibar, pedagojik bilgisi olan, çocukların yeteneklerini, ilgisini keşfeden, çok sert ve çok yumuşak davranmayan, davranışları ile çocuklara örnek olan kişiler öğretmen olmalıdır (Akyüz,2013:28).

Yaş guruplarına göre eğitimi yukarıdaki şekilde sistemleştiren İbn-i Sina, akıla önem vererek temel yasa kabul etmiştir (Winter, 2016:43). Eğitimi uygulamalı eğitim (mesleki bilgiler), teorik eğitim (alana ait genel bilgiler) olarak ikiye ayırır. Teorik eğitimi de “entelektüel eğitim” ve “yaygın eğitim” şeklinde tasnif eder. İbn-i Sina eğitim yöntemleri konusunda da ciddi önerilerde bulunur. Ona göre eğitimde uygulanması gereken yöntemler ilköğretimde uygulanması gereken ve yükseköğretimde uygulanması gereken yöntemler olarak ayırarak şöyle sıralar: Nezaket ve yumuşaklıkla muamele etme, ödül ve övgüye yer verme, kolaydan zora, basitten karmaşığa doğru bir yol izleme, sınıf ortamının eğitici etkisinden yararlanma, örneklerle anlatarak öğretme ve tekrarlama (Akyüz, 2013:28)

İlköğretimde öğretmenler öğrencilere öncelikle kolay akılda kalabilen, ezberlenebilir basit şifreler vermelidir. Öğrencilerin öğretmenler tarafından iyi ve olumlu davranışlara yönlendirilmesini, öğreticilerin örnek olmasını ister. İkna, sevgi ve şefkat, cesaretlendirme ve ödül ile öğrencilerin desteklenmesini tavsiye eder. Aşırıya kaçmamak kaydıyla problemli ya da öğrenmek istemeyen öğrenciler için aşamalı olarak uyarma, azarlama’nın yapılabileceğini belirtir. Yükseköğretimde ise kendisinin kullandığı yöntemleri tavsiye eder. Kendisi derslerinde tartışma, örneklerle açıklama, karşılıklı fikir alışverişi, öğrencilere yazdığı mektuplar, işlenen konu ile ilgili kaynakların verilmesi yöntemlerini kullanmıştır (Önder, 2014:79,80).

Görüldüğü üzere modern eğitimde günümüzde kullanılan yöntemleri İbn-i Sina yaklaşık bin yıl önce kullanmış ve sistemleştirmiştir. Okulun çocuğun kişilik gelişiminde çok önemli bir yeri olduğunu söyleyen İbn-i Sina, 20. Yy. eğitimcileri Dewey, Alain, J.locke, Rousseau, Pestalozzi ve Durkheim’dan önce ortaya koymuştur. Çocuğa görelik ilkesini önemseyen İbn-i Sina, deney, gözlem ve nedenleri araştırmaya dikkat çekmiştir. Günümüzde “bilimsel yöntem” olarak tarif edilen tekniğin en önemli iki ögesinin gözlem ve deney olduğunu söylemiş, duyusal algılamaya önem vermiştir (Çilenti, 1982:16; Winter, 2016.43). Eğitimde araç-gereç kullanımını (sınai öğretim) tavsiye eden İbn-i Sina Eğitim Teknolojisinin de kurucusu sayılır (Akyüz, 2013:30). Öğretim teknolojisinde önemli bir yeri olan Comenius’a (1592-1670) öncülük ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Comenius, bir konunun öğretilmesinde, konu ile ilgili gerçek eşyanın ya da onların resimlerinin duyu organlarının yardımı ile incelenmesi ve basitten karmaşığa gidilerek tümevarım yöntemiyle sonuca ulaşılmasını önermiştir. Bunun için resimli bir çocuk kitabı da yazan Comenius, çağdaş eğitim teknolojisinin öncüsü olarak takdim edilmiştir. Aslında Comenius’un önerdiği bu yöntem gözlem’in ilerisine gidememiştir.

Comenius’tan yaklaşık altı asır önce yaşayan İbn-i Sina, öğrenmede ve bilgi edinmede duyu organları ile yapılan gözlemlerin önemine dikkat çekerek; hatta Comenius’tan daha ileri giderek deneylerin ve deney sırasında yapılacak gözlemlerin bilgi edinmede ve öğrenmede tümevarım ve tümdengelim yöntemleriyle birlikte kullanılmasını önermiştir. Modern eğitimde deney önemli bir yöntemdir. Deneyi öğrenci yapıyorsa, bütün duyu organlarını kullanarak yalnızca gözlem yoluyla bilgi edinecek; yani yaparak öğrenme düzeyinde bir yaşantı kazanacaktır (Çilenti, 1982:17).  Bu yöntemler günümüz eğitimcisi için basit sayılabilir. Unutulmamalıdır ki günümüz eğitiminde kullanılan yöntemlerin 50 yıllık bir geçmişi vardır. Bin yıl önce bunların teorisini ve pratiğini ortaya koyarak sistemli hale getirmek; üstelik bunları tıp, felsefe, matematik, metafizik, coğrafya, jeoloji gibi asıl uğraş alanlarının yanında 50-55 yıllık bir ömüre sığdırmak saygı duyulması gereken bir husustur.

İn-i Sina altı tür öğretimden bahseder:

Zihni Öğretim: Öğretmen konuyu nedenleriyle ve örnekler vererek anlatır. Su donduğunda genişler ve kabını parçalar.

Sınai Öğretim:  Araç-gereç kullanılmasını göstererek öğretmek.

Telkini Öğretim: Tekrar ettirerek isimleri öğretir. Şiirden yararlanır.

Te’dibi Öğretim: Öğüt ve nasihat içeren öğretme şeklidir (Ahlak).

Taklidi Öğretim:  Öğretmenin rol model olması ve söylediklerinin benimsenmesi.

Tenbihi Öğretim: Öğrenciye karşılaştığı olayları, nedenlerini ve etkilerini öğretmek (Akyüz, 2013:29).

Dikkat edilirse bu yöntemlerin birçoğu günümüz modern eğitiminde kullanılan öğretme teknikleridir. Gösterip yaptırma, Demonstrasyon, Deney ve Gözlem, Küçük ve Büyük Gurup tartışması, Sokratik Tartışma, Model Alma bunlardan bazılarıdır (Sönmez, 2011:226-248; Senemoğlu, 2013:233).

İbn-i Sina’nın diğer önemli bir özelliği ise çocuk eğitimde çok önemli bir materyal olan hikâye ile ilgilenmiş olmasıdır. Anadolu’da “Ebu Ali Sina Hikâyeleri” adı ile anlatılan bu hikâyelerden bir tanesi çocukların okul sevgisi, başarısı ve motivasyonu için örnek teşkil edecek mahiyettedir. Çok küçük olduğu için okuldaki cebir ve geometri derslerine bir türlü ısınamayan ve anlamayan İbn-i Sina okuldan kaçarak bir kervana katılır. Kervan bir yerde konaklar ve İbn-i Sina’yı su getirmesi için kuyuya gönderirler. Kuyunun ağzında ortası delik kocaman bir taş ve suyu çekmek için bir iple kova vardır. İp sürtüne sürtüne kayayı oymuş ve kendine bir yol yapmıştı. Bu durum İbn-i Sina’nıjn dikkatini çeker. “Bir ip sürtünerek taşı kesiyor, oyabiliyor, kendine yol açıyorsa benim aklım niçin cebir ve geometriyi anlamasın” diyerek okuluna döner (Sakaoğlu, 1984:501-522; Bolay, 1988:88).

  1. SONUÇ ve ÖNERİLER

Farabi, Biruni ve İbn-i Sina bütün Dünya’yı düşünceleri ve eserleriyle etkilemiş şahsiyetlerdir. Özellikle eğitim alanındaki görüşleri günümüz eğitiminde geçerliliğini koruyan paradigmalar ve taksonomilerdir. Çok hızlı bir değişim yaşayan dünyamızda yeni şartlara ve gelişmelere ayak uydurmak sadece teknoloji alanında değil eğitim alanında da bir ihtiyaç haline gelmiştir. İnsanları, içinde yaşadıkları toplumları ve dünyayı tanımak sosyal bilimlerin özellikle de eğitim biliminin verilerinden faydalanarak mümkün olabilir. Ülkemizin ve dünyanın doğal kaynakları sınırlıdır. Bunlar bir gün bitecek ve başta enerji olmak üzere alternatif kaynaklar arayışı ön plana çıkacaktır. Bu arayış sürecinde ise bilgi ve teknoloji üretimi belirleyici unsur olacaktır.

Teknoloji ve İletişim Çağını yaşayan günümüz dünyasında geçmişle, geçmişteki yaptıklarımızla ve âlimlerimizle övünmenin fazla bir faydası yoktur. Bizim ne yaptığımız, ne ürettiğimiz ve teknolojiye, bilime neler kattığımız önemlidir. Yüzyıllar öncesinde kısıtlı imkânlarla bugüne kadar takip edilen ve uygulanan teorileri, görüşleri ortaya atan bilim adamlarımızın mirasına sahip çıkarak daha da geliştirmek ve ileriye götürmek hepimizin üzerine bir borçtur. Bunun yolu sistemli çalışmak, düşünmek ve bilgi üretmekten geçmektedir.

Söz konusu Türk-İslam âlimleri nasıl çalışmışlar, nasıl düşünmüşler ve nasıl bilgi üretmişler, bütün dünyayı etkilemişler, bunlara yoğunlaşmalıyız Yeni nesil için Farabi, Biruni, İbn-i Sina ve benzeri ilim adamları bu yönleri ile muhteşem birer rol modeldirler. İlgili derslerde bahse konu kişilerin öğrencilere tanıtılması, anlaşılması; motivasyon sağlamanın yanında yenilerinin yetişmesine de vesile olabilecektir. Dünya’da söz sahibi olmanın yegâne yolu bilgi ve buna dayalı teknolojiler üretmekten geçmektedir.

 BİBLİYOGRAFYA:

AKSOY, Nurşah, Tarihteki Ünlü Bilim Adamları, Karma Kitaplar, İstanbul 2008.

-AYDINLI, Yaşar, Farabi, İsam Yayınları, İstanbul 2008.

-ATAY, Hüseyin, Farabi’nin Üç Eseri, AÜİF Yayınları, Ankara 1974.

– FARABİ, El Medinetü-l Fazıla, Çev: Ahmet Arslan, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990.

-KAYA, Mahmut, “Farabi” Maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi, C.XII, s.157, İstanbul 1995.

-KANADLI, Sedat, “Öğretim Teknikleri”, Öğretim İlke ve Yöntemleri, Ed: Tuğba Yanpar Yelken, Anı Yayıncılık, Ankara 2015.

-TÜMER, Günay, “Biruni” maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi, C.VI, ss.206-216, İstanbul 1992.

-KAYA, Mahmut, “Farabi” maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi, C.XII, ss.145-162, İstanbul 2016.

– AKYÜZ, Yahya, “Farabi’nin Türk ve Dünya Eğitim Tarihindeki Yeri”, AÜEBF Dergisi, C.15, S.2, Ankara 1982.

-AKYÜZ, Yahya, Türk Eğitim Tarihi, Pegem Akademi Yayınları, Ankara 2013.

-ALTUN, Adnan, “Ortaçağda (476-1453) Türk-İslam Dünyasında Bilim, teknoloji ve Sosyal Değişme”, Bilim, Teknoloji ve Sosyal Değişme, Ed: Bahri Ata, Pegem Akademi Yayınları, Ankara 2012.

-ÖNDER, Mustafa, Türk Eğitim Tarihi, Anı Yayıncılık, Ankara 2014.

-ÖZCAN, E. Sonnur, Bilgi Büyücüsü Biruni, Ötüken Yayınları, İstanbul 2007.

-ERDİLLER, Z. Berna, “Erken Çocukluk Eğitiminde Temel Kuram ve Yaklaşımlar”, Erken Çocukluk Eğitimi, (Ed:İbrahim H. Diken), Pegem Akademi Yayınları, Ankara 2012.

-BOLAY, Mehmet, N,  İbn-i Sina, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1988.

-SERGEYEW, I.- WİNTER, K.- BLOCH, E., İbn-i Sina Aklın Ustası, Ter:Mehmet Çallı-Gazi Ateş, Evrensel Basım Yayın, İstanbul 2016.

-BİNBAŞIOĞLU, Cavit, Başlangıçtan Günümüze Türk Eğitim Tarihi, Anı Yayıncılık, Ankara 2014.

-BACANLI, Hasan, Eğitim Psikolojisi, Pegem Akademi Yayınları, Ankara 2013.

TDV İslam Ansiklopedisi, “İbn-i Sina Maddesi”, C.20, İsam Yayınları, İstanbul 1999.

MEB İslam Ansiklopedisi. “İbn-i Sina Maddesi” , C.5/II, MEB Yayınları, İstanbul 1968.

– ARABACIOĞLU, Celal, Çok Yönlü Filozof Hekim İbn-i Sina, Çukurova Ünv. Tıp fak. Yayınları, Adana 1983.

– DAĞ, Mehmet – ÖYMEN, H. Raşit, İslam Eğitim Tarihi, MEB Yayınları, Ankara 1974.

1001 İcat: Dünyamızda İslam Mirası, FTSC Yayınları, İstanbul 2010.

– İbn-i Tufeyl-İbn-i Sina, Ruhun Uyanışı Hayy İbn-i Yakzan, Çev: Yusuf Özkan Özburun ve Arkadaşları, İnsan Yayınları, İstanbul 2000.

– KÂHYA, Esin, “İbn-i Sina’nın Çocuk Ruh ve Beden Sağlığı ile İlgili Görüşleri”, II. Ulusal Çocuk ve Suç Sempozyumu, Ankara 2003.

– AKYÜZ, Yahya, “İbn-i Sina’nın Türk ve Dünya Eğitim Tarihindeki Yeri”, A.Ü.Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, C.15, S.2,  Ankara 1982.

– SEZGİN, Fuat, Bilim Tarihi Sohbetleri, Söyleşi: Sefer Turan, Timaş Yayınları, İstanbul 2015.

– ÇİLENTİ, Kamuran, “Bilimin Gelişimi İçinde İbn-i Sina ve Eğitim Teknolojisi”, A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, C.15, S.1, Ankara 1982.

– ÇUBUKÇU, İ.Agâh, İslam Düşünürleri, AÜİF Yayınları, Ankara1977.

– ALPER, Ö.Mahir, İbn-i Sina, İsam Yayınları, İstanbul 2014.

Eş-Şeyhu’r- Reis İbn-i Sina, DİB Yayınları, Ankara 2015.

– OKUMUŞ, Mesut, “İbn-i Sina’nın Hayatı, Eserleri ve Düşünce Sistemi Üzerine”, Eş-Şeyhu’r Reis İbn-i Sina, DİB Yayınları, Ankara 2015.

– SUNAR, Cavit, İbn-i Miskeveyh ve Yunan’da ve İslam’da Ahlak Görüşleri, AÜİF Yayınları, Ankara 1980.

– TÜMER, Günay, “Biruni” maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi, C.VI, s.206.

– SÖNMEZ, Veysel, Öğretim ilke ve Yöntemleri, Anı Yayıncılık, Ankara 2011.

Öğretim İlke ve Yöntemleri, Ed: Tuğba Yanpar Yelken, Anı Yayıncılık,  Ankara 2015.

– SENEMOĞLU, Nuray, Gelişim, Öğrenme ve Öğretim (Kuramdan Uygulamaya), Yargı Yayınları, Ankara 2013.

– BACANLI, Hasan, Eğitim Psikolojisi, Pegem Akademi Yayınları, Ankara 2011.

ASIRLAR ÖNCESİNDEN GÜNÜMÜZ MODERN EĞİTİMİNE İBN-İ SİNA İLE BİR YOLCULUK

Özet

Bugüne kadar yapılan çalışmalarda ve araştırmalarda genellikle İbn-i Sina’nın tıp ve felsefe alanındaki görüşleri öne çıkmıştır. Döneminde yaşayan diğer bilim adamları gibi İbn-i Sina da multidisipliner özellikler taşıyan bir kişiliktir. Çok geniş bir yelpazede eserler veren ibn-i Sina’nın, Tıp ve Felsefe alanının yanında özellikle eğitim alanında yaptığı çalışmalar dikkate değerdir ve günümüz eğitim bilimi açısından önemlidir. Biz çalışmamızda İbn-i Sina’yı gölgede kalmış eğitimci kişiliği ile ele almaya ve eğitimle ilgili görüşlerinin günümüz modern eğitiminde nasıl karşılık bulduğunu tespit etmeye çalıştık. İbn-i Sina sadece bilimsel bilgi üretmekle kalmamış, bilimsel bilginin nasıl üretileceğini de düşünmüş, uygulamış, tartışmış ve önermiştir. Günümüz bilimsel araştırmalarında ve eğitim biliminde çokça kullanılan “Bilimsel yöntem”, “Eğitim Teknolojisi”, “Uygulamalı Eğitim”, “Yaş Guruplarına Göre Eğitim”, “Okul Öncesi Eğitimi” kavramları aslında modern eğitime onun hediyesidir. Teorik bir çalışma olan tebliğimiz ile İbn-i Sina’nın çok fazla bilinmeyen eğitimci yönünü; yeni nesiller için metotlu çalışmanın, azmin nasıl bir başarı getireceğini, İbn-i Sina’nın rol model kişiliğinde ortaya koyarak motivasyon sağlamayı ve farkındalık oluşturmayı amaçladık.

Anahtar Kavramlar: İbn-i Sina, Eğitim, Eğitim Yöntemleri, Psikanaliz, Eğitim Teknolojisi.

A JOURNEY WİTH IBN SINA TO MODERN DAY EDUCATION BEFORE CENTURİES

Abstract

In studies conducted up until today and in researches Ibn Sına’s views on medicine and philosophy came to the forefront. Like other scientists living in the period Ibn Sına is also a person with multidisciplinary qualitets. Ibn Sına who gives Works in a very wide range of festivals, is particularly remarkable in the field of medicine and philosophy and especially important in education. In our work, we tried to deal with Ibn Sına with the shadowy personality of the educatior and to find out how his viwes on education of today. Ibn Sına has not only produced scientific knowledge, but also thought practiced, dicussed and suggested how to produce scientific knowledge. The concepts of “Scientific Method”, Education Tecnology”, Applied Education”, education by Age Groups”, Pre-School education” which are mostly used in scientific researches and education science in the present daya re actually a gift of modern education. Our theoretical work, our comminique and the direction of Ibn Sına’s very unknown educator, we aimed to create motivation and awareness by putting in the role model personality of Ibn Sına how to work with methods for new generations and achieve a great success.

Key Words: Ibn Sına, Education, Educational Methods, Psychoanalysis, Educational Technology.

  1. GİRİŞ

İbn-i Sina 980-81 yılında Buhara yakınlarında Afşana köyünde doğdu. İslam Meşşai ekolünün en büyük sistemci filozofu, ortaçağ tıbbının en önemli temsilcisidir. Ortaçağ filozofları kendisine Eş-Şeyhu-r Reis unvanını takmışlardır. Batıda ise AVİCENNA (Filozofların Prensi) olarak bilinir. Aristo ve Farabi’den sonra “muallim-i salis” üçüncü öğretmen olarak adlandırılmıştır. İbn-i Sina adı İbraniceye çevrilirken ibn Aven halini almış, Aven Sina da Latinceye geçirilirken Avicenna şeklini aldı (Winter, 2016:35). Genellikle tıp ve Felsefe alanındaki çalışmalarıyla bilinen ibn-i Sina Eğitim alanında da çok önemli çalışmalar yapmıştır. Eğitim bilimini ilk defa Felsefeden ayrı ele alarak hakkında eser yazmış Türk-İslam filozoflarından biridir. Ülkemizde ve dünyada ağırlıklı olarak onun felsefi ve tıp alanındaki çalışmaları öne çıkmıştır.

İbn-i Sina çok hareketli, sıkıntılı, hastalıklarla dolu bir ömür geçirmiştir. Çok sık seyahat etmek zorunda kalmış, yöneticilerin baskılarına uğrayarak hapis yatmıştır. Bazı devlet adamları kıymetini bilerek onu önemli görevlere (hekimbaşı, vezir) getirmişlerse de bu durum çok uzun sürmemiştir (Çubukçu, 1977:29; Okumuş, 2015:17-26) . İbn-i Sina’nın bıraktığı bilimsel miras devasa boyutlardadır. Tıp alanında 43, felsefe alanında 24, fizik alanında 22, ilahiyat alanında 31, psikoloji alanında 23, matematik alanında 15, mantık alanında 22, tefsir alanında 5 eseri vardır. Bunlara ek olarak münzevilik, aşk, müzik üzerine çalışmaları ve hikâyeleri vardır (1001 İcat, 2010:172).  100 kadar kitabı, 93 adet risalesi, toplam 276 eseri vardır. Alper, yaptığı çalışmada 18 hacimli kitabı ve 94 risalesinden ayrıntılı olarak bahsetmiştir (DİA, XX:338-345; Alper, 2014:27-47). Kendisi 18 yaşında iken 28 yaşında olan Biruni ile ışığın hızının ölçülebilmesine dair yazılı tartışmalar yapmış, bu düşünceleri yüzünden Biruni kendisine “Faziletli genç Ebu Ali” diye hitap etmiştir (Sezgin, 2015:79). Sadece El Kanun fi’t Tıb adlı eseri beş kalın ciltten (21 Cilt)  oluşan ve yaklaşık 1 milyon kelimelik büyük bir tıp ansiklopedisidir (MEB İA, 5/II:820).  Adalete dair kitabı on cilt, Kitabü’ş Şifa on sekiz cilt, El İnsaf 20 cilt, El İşarat ve’t Tembihat eseri yirmi ciltten oluşur (Alper, 2014:30,31; Sergeyew, 2016:32; Alper; 2014: 27,28).

İbn-i Sina’nın yaklaşık 20 ciltlik El Kanun fi’t Tıb adlı eseri Avrupa üniversitelerinde Hipokrat’ın eserlerinin yanında yüzyıllar boyunca ders kitabı olarak okutulmuştur (Alper, 2014:31). Psikanalist metodun temellerini yüzyıllar öncesinden atmıştır (Akyüz,2013:25). Hemen her alanda yapılan çalışmalarda ona mutlaka atıf yapılmıştır. Anatomi bilimine çok önemli katkılar yapan İbn-i Sina, göz kaslarının ilk kapsamlı ve doğru tanımını yapmış, otopsi işini ilk defa sistemleştirmiş; inme, cilt hastalıkları ve ülser gibi hastalıkları ilk defa isimlendirerek tedavi yollarını bulmuştur. 760 adet ilaçtan bahsedilerek eczacılık metodları izah edilmiştir (Bolay, 1988:86). Ancylostoma hastalığını (yuvarlak bağırsak kurdu) ilk defa İbn-i Sina isimlendirerek literatüre kazandırmıştır.  Bugüne kadar konu hakkında 50 binden fazla makale yazılmış, bu makaleleri Rockfeller Vakfı bir araya toplamış ve bu kurdu ilk keşfedenin İbn-i Sina olduğu itiraf edilmiştir (Akt: Keskioğlu, 1983:43). Ameliyat ve ameliyat aletleri ile ilgili verdiği bilgiler günümüz modern tıbbında kullanılmaya devam etmektedir. Terapide ilk defa civa buharını kullanan İbn-i Sina’dır. Buharın zehirlenmeye yol açmaması için uyarılarda bulunmuştur.

Hijyen konusunda öncüdür. Pis hava ve kirli suyun hastalıklara sebep olduğunu, havanın ve suyun temizlenmesi gerektiğini ve mikropların insandan insana sıçradığını ilk defa o söylemiştir. Tıp literatürüne ilk defa 30 Haziran 1878 tarihinde giren ve Pasteur tarafından bulunduğu belirtilen mikrobu (Patojen Faktör) İbn-i Sina 850 yıl önce eserlerinde zikretmiştir (Arabacıoğlu, 1983:43). Perhiz ile hastalıkların çoğunun tedavi edilebileceğini savunan İbn-i Sina; terapi’ye özel bir önem vererek geliştirdi. Spor yapmanın çok önemli olduğunu, hastalıkları engellediğini söylemiştir (Akyüz,2013:26). O dönemde yaygın olarak kullanılan astroloji, falcılık akımlarına şiddetle karşı çıkarak hayal ve tahminlere göre değil, matematiksel hesaplara dayanan astronomi bilimini ortaya koydu. Yine o dönemde çok rağbet gören ve bütün madenleri altına çevirebileceği iddia edilen “mucize iksir” i yaptığı deneylere istinaden şiddetle reddetti (Sergeyew, 2016:33). İbn-i Sina eserlerinin çoğunu Arapça olarak yazmıştır. Ancak Danişname ve Nabız Üzerine İnceleme gibi eserlerini Türkçe yazmıştır. Onun eserleri Latinceye, Yunanca’ya ve daha birçok dile tercüme edildi.

Son dönemlerde eğitimci yönünü tanımaya başladığımız İbn-i Sina’nın, bu alandaki görüşleri ile Batı’yı etkileyerek kendisinden yüzyıllar sonra “yeni eğitim” olarak ortaya çıkan akımı başlatanlara ilham kaynağı olduğu söylenebilir. İbn-i Sina’nın eğitimle ilgili görüşlerinin genelde eserlerinde serpiştirilmiş olduğunu, özelde ise diğer eserlerinden farklı bir üsluba sahip olan ve bu nedenle kendisine ait olup olmadığı tartışılan Kitabü-l Siyaset adlı eserinde yoğunlaştığını görüyoruz (Çubukçu, 1977:30; Dağ-Öymen, 1974:34). Biz çalışmamızda İbn-i Sina’nın eğitim görüşlerini ortaya koymaya çalıştık.

  1. İBN-İ SİNA ve EĞİTİM

İbn-i Sina’nın eğitimle ilgili çalışmalarını kısaca özetleyecek olursak: Eğitim bu dünyada gerekli olduğu kadar sonraki hayatta da mutlu olmak için gereklidir. İnsanın mükemmelleşmesinin şartı da eğitimdir. İbn-i Sina eğitim, bilim ve mutluluk arasında bir bağ kurmuş bunu “aklî tasavvuf” diye sistemleştirmiştir (Akyüz,2013:26). Ona göre eğitimin amacı sadece bilişsel değildir, bireyin moral değerlerini de kapsamalıdır. Bu nedenle eğitim bireyin kişiliğini bir bütün olarak (bedensel-zihinsel-karakter) ele almalı ve gelişimine katkıda bulunmalıdır. Günümüz eğitiminde bunları bilişsel, duyuşsal, psiko-motor davranışlar olarak tanımlıyoruz (Bacanlı, 2011:11,12). İbn-i Sina’ya göre eğitim bireyin fiziksel, zihinsel ve moral gelişimini sağlamalı; bireyin içinde yaşadığı toplumda kendi yeteneklerine uygun bir meslek seçimine yardımcı olmalı; bireyin gelişimini tüm aşamalarında yardımcı olmalıdır (Önder, 2014: 78).

İbn-i Sina’ya göre eğitimin sorumluluğu bireyi sadece iyi bir vatandaş olarak yetiştirmekle sınırlandırılamaz. Bireyin toplumsal gelişmeye katkıda bulunacak şekilde yetiştirilmesini de sağlamalıdır (Türk Milli Eğitim Temel Kanunu da aynı şeyi söylemektedir. Daşcan-Çelik:2014:1). Çünkü toplum, bireyler arasındaki hizmetlerin karşılıklı meslek veya yeteneklerine göre değişimiyle oluşturulmuş yaşam alanıdır.

İbn-i Sina yüzyıllarca önce eğitimi yaş guruplarına göre aşamalandırmış ve bununla ilgili ayrıntıları sıralamıştır. Bugün bütün dünya Piaget’nin yaş guruplarına göre geliştirdiği bilişsel öğrenme (Zihin Gelişimi Kuramı) kuramını okumaktadır (Bacanlı, 2011:83-98). 20. Yüzyıl da ortaya atılan Piaget’nin ve diğerlerinin kuramlarından yüzyıllarca önce İbn-i Sina ve çağdaşı olan Türk-İslam âlimleri hem teorik hem de pratik açıdan bu kuramları ortaya koymuşlardır. Ancak bizim ülkemizde ve İslam dünyasında yeterince araştırılmamış, tanınmamışlar; yine ağırlıklı olarak batı dünyasındaki çalışmalardan etkilenmişiz.

İbn-i Sina doğumdan itibaren çocuğun eğitimi ile bilinçli olarak ilgilenilmesini istemiş; göbek kordonu’nun kesilmesinden, yattığı odanın temizliğine ve özelliklerine kadar birçok konuda ayrıntılı bilgi vermiştir. O’na göre çocuk kötü huylar edinmeden eğitimine başlanmalıdır. Çünkü çocukta her huyu alma yeteneği vardır. Bir huy çocukta yerleşince onu söküp atmak zordur. İyi huylar teşvik edilmeli, kötü huylar kınanmalıdır (Dağ-Öymen, 1974:34,35).  Çocuğun yetişmesinde şiirin önemine dikkat çeken İbn-i Sina, önce hatırlanması kolay, ahlaki öğüt içeren ve basit şiirlerden başlanması gerektiğini söyler.  Çocuklar tek başlarına değil, iyi aile çocuklarıyla birlikte eğitilmelidir. Temel eğitim bitince yeteneğine göre mesleki eğitime başlanmalıdır (Dağ-Öymen, 1974:35). Doğum Sonrası Eğitim dönemi diye adlandırdığı bu safhada yapılması gereken işleri şöyle sıralamıştır: Çocuğun göbeği hijyen kurallarına uygun kesilmeli, temiz bir pamukla kıvrılarak bağlanmalıdır. Kundaklanan çocuğun vücuduna masaj yaparak rahatlaması sağlanmalıdır. Orta dereceli sıcaklıkta bir odada uyumalıdır. Odaya direkt güneş ışığı gelmemeli, yatağına yatırıldığında başı bedeninden yukarıda olmalıdır.

3-5 yaş çocukluk dönemi diye adlandırdığı dönem için şu önerilerde bulunmaktadır: Çocuk ahlaki ve ruhsal yönden etkileneceği şiddetli olaylardan uzak tutulmalıdır. Sütten kesildiği andan itibaren kötü huylar edinmeden ahlak eğitimine başlanmalıdır.  Beden ve hareket gelişimi için, uykudan uyandığında banyo yaptırılmalı, oynamasına izin verilmelidir. Kahvaltıdan sonra uzun bir süre oyun oynamasına müsaade edilmelidir(Akyüz,2013:28). Çağdaş eğitimcilere göre de çocuk oyunla öğrenir ve oyun çocuk eğitiminin vazgeçilmez bir etkinliğidir. Çocuk için oyunun temel işlevi dünyaya uyum sağlamasını kolaylaştırmaktır (Bacanlı, 2011:113). Zevk ve davranış gelişimi için çocuğa ninni söylenmeli, müzik dinletilmelidir.

6-14 yaş arasında çocukların ciddi eğitim almaları gerektiğini söyleyen İbn-i Sina, bu dönemde çocuğun okula gönderilmesinin gereğini vurgular ve okullarda hiçbir ayırım gözetmeden bütün kesimlerin çocuklarının birlikte okuması gerektiğini, iyi arkadaşlarla tanışmasını ve vakit geçirmesi gerektiğini söyler (Akyüz,2013:28). Okulda Din ve ahlak eğitiminin, Kur’an, şiir ve güzel yazı yazma, beden eğitimi, sanat ve meslek eğitiminin iyi bir şekilde verilmesi gerektiğini savunur. Ahlak ve fazilet eğitimine özel bir önem veren İbn-i Sina, bunun için yapılması gerekenleri şöyle sıralar: Nefsin isteklerine uymamak, Yalandan kaçınmak, İyileri sevmek, iyilik yapmak, fenalıktan men etmek (Akyüz,2013:26). Bu dönemdeki çocukların yaşıtları ile birlikte eğitim görmesinin önemini vurgular.

14 yaş ve sonrasını eğitimde uzmanlaşma dönemi olarak niteleyen İbn-i Sina, bu dönemin temel eğitimin tamamlandığı dönem olduğunu söyler. Bu taksonominin günümüz modern eğitiminde hala okutulan Piaget’in “Zihinsel Gelişim Kuramı” ile (Bacanlı, 2011:87-97) büyük oranda benzerlik gösterdiği görülmektedir. Söz konusu dönemde Meslek Danışmanlığını önermektedir (Dağ-Öymen, 1974:34,35). Dewey’in Progresivism görüşüne göre, eğitimde konuları öğretmekten ziyade öğrencinin ilgi alanı ön planda tutulmalıdır (Erdiller, 2012:64). Eğitimin amacını, kişinin yeteneklerini en üst düzeye kadar geliştirip kötülüklerden arınması ve mutluluğa ulaşması, yaratanı bilmesi ve unutmaması şeklinde tanımlar (Akyüz, 2013:26).

Öğretmenlere de özel bir önem veren İbn-i Sina, öğreticilerde bulunması gereken vasıfları şöyle sıralamaktadır: Öğretmenlik bir uzmanlık alanıdır ve herkes bu mesleği yapamaz. Dürüst, bilgili, inançlı, insaflı, temiz, kibar, pedagojik bilgisi olan, çocukların yeteneklerini, ilgisini keşfeden, çok sert ve çok yumuşak davranmayan, davranışları ile çocuklara örnek olan kişiler öğretmen olmalıdır (Akyüz,2013:28).

          2.1- İbn-i Sina ve Öğretim Yöntemleri

Yaş guruplarına göre eğitimi yukarıdaki şekilde sistemleştiren İbn-i Sina, akıla önem vererek temel yasa kabul etmiştir (Winter, 2016:43). Eğitimi uygulamalı eğitim (mesleki bilgiler), teorik eğitim (alana ait genel bilgiler) olarak ikiye ayırır. Teorik eğitimi de “entelektüel eğitim” ve “yaygın eğitim” şeklinde tasnif eder. İbn-i Sina eğitim yöntemleri konusunda da ciddi önerilerde bulunur. Ona göre eğitimde uygulanması gereken yöntemler ilköğretimde uygulanması gereken ve yükseköğretimde uygulanması gereken yöntemler olarak ayırarak şöyle sıralar: Nezaket ve yumuşaklıkla muamele etme, ödül ve övgüye yer verme, kolaydan zora, basitten karmaşığa doğru bir yol izleme, sınıf ortamının eğitici etkisinden yararlanma, örneklerle anlatarak öğretme ve tekrarlama (Akyüz, 2013:28)

İlköğretimde öğretmenler öğrencilere öncelikle kolay akılda kalabilen, ezberlenebilir basit şifreler vermelidir. Öğrencilerin öğretmenler tarafından iyi ve olumlu davranışlara yönlendirilmesini, öğreticilerin örnek olmasını ister. İkna, sevgi ve şefkat, cesaretlendirme ve ödül ile öğrencilerin desteklenmesini tavsiye eder. Aşırıya kaçmamak kaydıyla problemli ya da öğrenmek istemeyen öğrenciler için aşamalı olarak uyarma, azarlama’nın yapılabileceğini belirtir. Yükseköğretimde ise kendisinin kullandığı yöntemleri tavsiye eder. Kendisi derslerinde tartışma, örneklerle açıklama, karşılıklı fikir alışverişi, öğrencilere yazdığı mektuplar, işlenen konu ile ilgili kaynakların verilmesi yöntemlerini kullanmıştır (Önder, 2014:79,80).

Görüldüğü üzere modern eğitimde günümüzde kullanılan yöntemleri İbn-i Sina yaklaşık bin yıl önce kullanmış ve sistemleştirmiştir. Okulun çocuğun kişilik gelişiminde çok önemli bir yeri olduğunu söyleyen İbn-i Sina, 20. Yy. eğitimcileri Dewey, Alain, Durkheim’dan önce ortaya koymuştur. Çocuğa görelik ilkesini önemseyen İbn-i Sina, deney, gözlem ve nedenleri araştırmaya dikkat çekmiştir. Günümüzde “bilimsel yöntem” olarak tarif edilen tekniğin en önemli iki ögesinin gözlem ve deney olduğunu söylemiş, duyusal algılamaya önem vermiştir (Çilenti, 1982:16; Winter, 2016.43). Eğitimde araç-gereç kullanımını (sınai öğretim) tavsiye eden İbn-i Sina Eğitim Teknolojisinin de kurucusu sayılır (Akyüz, 2013:30). Öğretim teknolojisinde önemli bir yeri olan Comenius’a (1592-1670) öncülük ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Comenius, bir konunun öğretilmesinde, konu ile ilgili gerçek eşyanın ya da onların resimlerinin duyu organlarının yardımı ile incelenmesi ve basitten karmaşığa gidilerek tümevarım yöntemiyle sonuca ulaşılmasını önermiştir. Bunun için resimli bir çocuk kitabı da yazan Comenius, çağdaş eğitim teknolojisinin öncüsü olarak takdim edilmiştir. Aslında Comenius’un önerdiği bu yöntem gözlem’in ilerisine gidememiştir.

Comenius’tan yaklaşık altı asır önce yaşayan İbn-i Sina, öğrenmede ve bilgi edinmede duyu organları ile yapılan gözlemlerin önemine dikkat çekerek; hatta Comenius’tan daha ileri giderek deneylerin ve deney sırasında yapılacak gözlemlerin bilgi edinmede ve öğrenmede tümevarım ve tümdengelim yöntemleriyle birlikte kullanılmasını önermiştir. Modern eğitimde deney önemli bir yöntemdir. Deneyi öğrenci yapıyorsa, bütün duyu organlarını kullanarak yalnızca gözlem yoluyla bilgi edinecek; yani yaparak öğrenme düzeyinde bir yaşantı kazanacaktır (Çilenti, 1982:17).  Bu yöntemler günümüz eğitimcisi için basit sayılabilir. Unutulmamalıdır ki günümüz eğitiminde kullanılan yöntemlerin 50 yıllık bir geçmişi vardır. Bin yıl önce bunların teorisini ve pratiğini ortaya koyarak sistemli hale getirmek; üstelik bunları tıp, felsefe, matematik, metafizik, coğrafya, jeoloji gibi asıl uğraş alanlarının yanında 50-55 yıllık bir ömüre sığdırmak saygı duyulması gereken bir husustur.

İn-i Sina altı tür öğretimden bahseder:

Zihni Öğretim: Öğretmen konuyu nedenleriyle ve örnekler vererek anlatır. Su donduğunda genişler ve kabını parçalar.

Sınai Öğretim:  Araç-gereç kullanılmasını göstererek öğretmek.

Telkini Öğretim: Tekrar ettirerek isimleri öğretir. Şiirden yararlanır.

Te’dibi Öğretim: Öğüt ve nasihat içeren öğretme şeklidir (Ahlak).

Taklidi Öğretim: Öğretmenin rol model olması ve söylediklerinin benimsenmesidir.

Tenbihi Öğretim: Öğrenciye karşılaştığı olayları, nedenlerini ve etkilerini öğretmektir. (Akyüz, 2013:29).    Bilindiği gibi öğretme modelleri öğrenmeyi en etkili biçimde sağlayabilmek için öğrenme düzeyini etkileyen önemli değişkenleri ve bunlar arasındaki ilişkileri açıklamaktadır. Bu modellerden bazıları bireysel bazıları ise gurupla öğretim modelleridir (Senemoğlu, 2013:428). İbn-i Sina’nın yüzyıllar öncesinde ortaya koyduğu bu yöntemlerin çağdaş eğitimdeki öğretim yaklaşımları ile uyumlu ve birbirine yakın olduğunu görmek mümkündür. Anlatım yöntemi, tartışma yöntemi, problem çözme yöntemi, gösterip yaptırma yöntemi, modüler öğretim yöntemi bunlardan bazılarıdır (Cengizhan, 2015:254-269).

  1. 2. İbn-i Sina’nın Çocukları Motivasyonu

İbn-i Sina’nın diğer önemli bir özelliği ise çocuk eğitimde çok önemli bir materyal olan hikâye ve masal ile ilgilenmiş olmasıdır. Hikâye ve masallar çocuk eğitiminde kullanılması gereken çok önemli materyallerdir (Önder-Kanak, 2017:143). Anadolu’da “Ebu Ali Sina Hikâyeleri” adı ile anlatılan bu hikâyelerden bir tanesi çocukların okul sevgisi, başarısı ve motivasyonu için örnek teşkil edecek mahiyettedir.

Çok küçük olduğu için okuldaki cebir ve geometri derslerine bir türlü ısınamayan ve anlamayan İbn-i Sina okuldan kaçarak bir kervana katılır. Kervan bir yerde konaklar ve İbn-i Sina’yı su getirmesi için kuyuya gönderirler. Kuyunun ağzında ortası delik kocaman bir taş ve suyu çekmek için bir iple kova vardır. İp sürtüne sürtüne kayayı oymuş ve kendine bir yol yapmıştı. Bu durum İbn-i Sina’nıjn dikkatini çeker. “Bir ip sürtünerek taşı kesiyor, oyabiliyor, kendine yol açıyorsa benim aklım niçin cebir ve geometriyi anlamasın” diyerek okuluna döner (Sakaoğlu, 1984:501-522; Bolay, 1988:88).

İbn-i Sina Hayy b. Yakzan ( Uyanık Oğlu Diri) isimli eserinde, akla dayanan bilginin kendi kendine yetebileceğini göstermek için, bütünüyle yalnızlık içinde bilgiye ulaşan ve uyanan bir insanı kurgulamıştı. Bu nedenle kitabına uyuşukluk karşıtı böyle bir isim takmıştı. İbn-i Sina kitabında insanın bedeni ve nefsani güçlerini aşarak bilginin semavi kaynağı ile temas kurabileceğini, böylece varlık mertebeleri içerisindeki yerini kavrayabileceği düşüncesini işlemektedir (Alper, 2014:29). Sonraki dönemlerde İbn-i Tufeyl’in yazdığı aynı isimli eser (MEB İA, 5/II:819) ve Avrupa’da yazılan Robinson tarzı eserler (Bloch, 2016:55; Erdiller, 2012: 58),  geç aydınlanma dönemi düşünürü J.J.Rousseau’nun hâlâ bir eğitim klasiği sayılan Emile’ i İbn-i Sina’dan esinlenerek yazılmış eserlerdir. Rosseau’ya ve takipçisi Pestalozzi’ye göre “Tanrı var olan her şeyi iyi olarak yaratır; insanoğlu burnunu sokar ve kötüleştirir”. Küçük çocuklar doğuştan saf ve temizdirler, toplumun kötü etkilerinden korunmalıdırlar (Erdiller, 2012:57-59). Rousseau’nun doğalcılık (Naturalism) adı verilen bu görüşlerini İbn-i Sina yüzyıllar öncesinde ortaya koymuştur. İbn-i Tufeyl’in ibn-i Sina’dan esinlenerek yazdığı Hayy b. Yakzan aydınlanma döneminde Kendi Kendini Eğiten Filozof adıyla 1671 de yayınlanmış, 1783 te ise Eichhorn tarafından Doğa İnsanı adı ile Almanca’ya çevrilmiştir (Bloch, 2016:56). Bahse konu yazarların yaşadıkları tarihler de bu tezi doğrulamaktadır (Bloch, 2016:55; Hayy ibn-i Yakzan, 2000; Dağ-Öymen, 1974:51-53).

         2.3. İbn-i Sina ve Psikanaliz

İbn-i Sina felsefesinin ağırlık merkezi psikolojidir. Büyük eseri eş-Şifa aslında Şifau’n-Nefs (Ruhun Şifası) demektir. Onun psikolojisi bir tarafı ile fiziğe öbür tarafı ile metafiziğe bağlıdır. Yani insan ruhu en aşağıdan (Nebati nefs-madde) faal akıl vasıtası ile en yukarıya (Yaratıcıya) kadar yükselir (Bolay, 1988:59).

Ünlü bilim adamı Fahrettin Kerim Gökay ibn-i Sina ile ilgili şu önemli tespiti yapmaktadır: “Viyana’da bir Freud çıkıyor ve “psikanaliz” diye bir mektep kuruyor. Hâlbuki tarihe baktığımızda psikanalizin yaklaşık bin yıl önce tecrübelerini İbn-i Sina’nın yaptığını görüyoruz. Biz doğu’da elimize geçen kıymetlerin çoğunu bilmiyoruz. Fakat tarihin derinliklerindeki değerleri çıkartıp ortaya koyabilirsek gençliğe en büyük hizmeti yapmış oluruz. İbn-i Sina Freud’a sermaye vermiştir. İbn-i Sina olmasaydı Freud psikanalizi ortaya koyabilir miydi? …Avrupada deliler ruh hastası olarak kabul edilmez, içine şeytan girmiş diye diri diri yakılırlardı. İbn-i Sina ise delilere normal hasta muamelesi yapmış ve onları ruh hastası olarak tedavi etmiştir. Ruhun gıdası olarak kabul edilen müzik ile tedavi etmeyi denemiş ve olumlu sonuçlar almıştır” (Bolay, 1988:82,83). Sigmund Freud’un seksüel travmaya dayanan psikanalizinin de İbn-i Sina tarafından kara sevda hastalığının tedavisinde kullanıldığı anlaşılmaktadır (DİA, XX/34). Freud’un psikanaliz yöntemi bilindiği üzere iki temel esasa dayanmaktadır. 1- Kuramsal Boyut: İnsan davranışlarının altında yatan dinamikleri anlama ve açıklama. 2- Uygulama Boyutu: Serbest çağrışım yöntemi ile psikolojik rahatsızlıkların tedavisi (Bacanlı, 2011:121). İbn-i Sina kara sevdaya yakalanarak günden güne sararıp solan hükümdarın oğlunun tedavisi için saraya davet ediliyor. Delikanlının ilaçlık bir hastalığı olmadığını anlayan İbn-i Sina, nabzını tutarak ve sevdiği kızın oturduğu şehri, mahalleyi, evi ve içinde yaşayan şahısların isimlerini bilen birilerine söyleterek problemin çözümünün evdeki kızla hükümdarın oğlunun evlenmesi olduğunu söylüyor. Aslında bu yöntem Freud’un kullandığı psikanaliz yönteminin ta kendisiydi (Bolay, 1988:81,82). Bu yöntem günümüzdeki “boşaltma tedavisi” olarak kullanılmaktadır (Gökay, 1984:16).

Akıl hastalarını müzik ile tedavi eden İbn-i Sina günümüzün psikanalitik tedavi yöntemlerini kullanmıştır. Batı’da içine şeytan girmiş diye telakki edilen ve diri diri ateşe atılarak yakılan akıl hastalarını bakınız İbn-i Sina nasıl tedavi ediyor: Kendisini sığır zanneden bir akıl hastası kasap kasap dolaşarak kesilmesini ve etinin dağıtılmasını ısrarla istemektedir. Kasapların bu isteği geri çevirmesine hayli üzülen hasta için hekimlerin tedavisi de sonuç vermeyince İbn-i Sina’ya müracaat edilir ve yardım istenir. Ertesi gün İbn-i Sina belinde önlüğü, elinde bıçağı ve satırı olduğu halde hastanın yanına gelir ve “kesilecek bir sığır varmış, getirin boğazlayayım” der. Hasta hemen atılarak o sığır benim der. İbn-i Sina hastayı kesmek için yatırır, ayaklarını bağlar karnını, sırtını, baldırını sıvazlayarak “Semiz sığırdır diye beni çağırmıştınız ama bu çok zayıf, eti yok. İyice besleyin, semirdiği ve kuvvetlendiği zaman haber verin gelir keserim” diyerek çıkıp gider. Bundan sonra hasta verilen bütün yemekleri yer, ilaçları kullanır ve sağlığına kavuşur. Eski hali kendisine anlatılınca şaşırır (Bayat, 1984:583; Bolay, 1988:84).

  1. SONUÇ

İbn-i Sina felsefe, Tıp, Eğitim, Tefsir, Musiki ve daha birçok ilimle uğraşmış ve eserler vermiş, doğu ve batı düşüncesini etkilemiş çok önemli bir kişiliktir. Eğitim bilimini felsefeden ayırarak ilk defa hakkında müstakil eser yazan ve görüşleri ile günümüz modern eğitiminin temellerini yüz yıllar öncesinden atarak “Yeni Eğitim” cilere ilham kaynağı olan Türk-İslam bilginidir. Modern eğitim paradigmaları ve taksonomileri bunu göstermektedir. Dünya’da büyük ilgi gören ve Freud tarafından ortaya atılan Psikanaliz yöntemini ilk defa İbn-i Sina kullanmıştır. İbn-i Sina Müslüman ve Batı’lı bilginler tarafından ağır eleştirilere maruz kalmıştır. Unutulmamalıdır ki, kişilerin özel hayatları, yaşantıları bizi ilgilendirmez. Onların hesabını bizlere de sormazlar. Ama milleti için, toplum ve insanlık için yaptıkları bizi ilgilendirir. İbn-i Sina bütün dünyaya karşı yaptıkları ile eserleri ile vitrine koyabileceğimiz Türk-İslam âlimlerinin en önde gelenlerindendir. Kısır çekişmeler, kıskançlıklar, siyasi mülahazalar ile O’nu yıpratmak mümkün değildir. Dünya ve Türk tarihindeki müstesna yerini almış birisidir. Yapmamız gereken övünmeyi bir tarafa bırakmak, İbn-i Sina’nın bilinmeyen yönlerini ve eserlerini ortaya koyarak Türk gençleri için motivasyon sağlamak, rol model kişilik örneği olarak ortaya koymaktır.

Yüzyıllar boyunca dünya medeniyetine yön veren kişileri tanımak, nasıl çalıştıklarını, nasıl başardıklarını özümsemek gerekiyor. Bu âlimlerin başında İbn-i Sina gelmektedir. Eğer kendi değerlerimizi, âlimlerimizi tanımaz isek başkaları istedikleri gibi tanıtabilir, hatta eserlerini başkalarına mal ederek yayınlayabilirler. Bu kadar zengin mirasa sahip olarak bir köşeye çekilmek ve beklemek bize yakışmamaktadır. Japonya, Güney Kore gibi ülkelerin yaptıkları teknolojik hamleler örnek teşkil edebilir.

Anlatılanlar onun çalışmalarının sadece küçük bir bölümüdür. “Hayatın genişliği uzunluğundan daha önemlidir” sözüne uygun olarak çok kısa bir ömüre (980-Afşana, 1037-Hemedan) bu kadar eser, buluş ve ilkleri sığdıran bir kişi her türlü takdire şayandır. İbn-i Sina’yı tanımak, tanıtmak, görüş ve düşüncelerini ortaya koyarak genç nesillere rol model olarak sunmak bir vefa borcudur. Bilimsel bilginin nasıl üretildiği, nasıl düşünülmesi gerektiği, nasıl uygulandığı konusunda İbn-i Sina Türk gençliği için bir rol modeldir. Özellikle gölgede kalmış eğitimci kişiliğini, görüşlerini ortaya koyarak Türk Eğitim Tarihi, Eğitim Bilimi, Bilim Tarihi gibi derslerde öğrencilere tanıtmak gelecek nesiller için çok önemli bir motivasyon kaynağı olacak ve bu ruhla yeni İbn-i Sina’lar yetişebilecektir.

 

 

 

 

KAYNAKLAR:

Akyüz, Yahya, Türk Eğitim Tarihi, Ankara: Pegem Akademi Yayınları,  2013.

Akyüz, Yahya, “İbn-i Sina’nın Türk ve Dünya Eğitim Tarihindeki Yeri”, A.Ü.Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, C.15, S.2,  Ankara 1982.

Alper, Ö.Mahir, İbn-i Sina, İstanbul: İsam Yayınları,  2014.

Altun, Adnan, “Ortaçağda (476-1453) Türk-İslam Dünyasında Bilim, teknoloji ve Sosyal Değişme”, Bilim, Teknoloji ve Sosyal Değişme, (Editör: Bahri Ata), Pegem Akademi Yayınları, Ankara, 2012. Ss.133-196.

Arabacıoğlu, Celal, Çok Yönlü Filozof Hekim İbn-i Sina, Adana: Çukurova Ünv. Tıp fak. Yayınları,  1983.

Bacanlı, Hasan, Eğitim Psikolojisi, Ankara: Pegem Akademi Yayınları,  2013.

Bayat, A.Haydar, “Türk-İslam Toplumlarında İbn-i Sina Hikâye ve Fıkraları”, Uluslararası İbn-i Sina Sempozyumu Bildirileri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1984.

Binbaşıoğlu, Cavit, Başlangıçtan Günümüze Türk Eğitim Tarihi, Ankara: Anı Yayıncılık, 2014.

Bolay, Mehmet, N,  İbn-i Sina, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1988.

Cengizhan, Sibel, “Öğretim Yöntemleri”, Öğretim İlke ve Yöntemleri, (Ed:Tuğba Yanpar Yelken), Anı Yayıncılık, Ankara 2015, ss.253-286.

Çilenti, Kamuran, “Bilimin Gelişimi İçinde İbn-i Sina ve Eğitim Teknolojisi”, A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, C.15, S.1, Ankara 1982.

Çubukçu, İ.Agâh, İslam Düşünürleri, Ankara: AÜİF Yayınları, 1977.

Dağ, Mehmet  & Öymen, H. Raşit, İslam Eğitim Tarihi, Ankara: MEB Yayınları, 1974.

Erdiller, Z. Berna, “Erken Çocukluk Eğitiminde Temel Kuram ve Yaklaşımlar”, Erken Çocukluk Eğitimi, (Ed:İbrahim H. Diken), Pegem Akademi Yayınları, Ankara 2012, ss.56-90.

Erdoğan, Ömer Faruk, “Gazali Üç Meselesinde İbn-i Sina’ya Karşı Ne Kadar Tutarlı”, Eş-Şeyhu’r-Reis İbn-i Sina, DİB Yayınları, Ankara 2015, ss.151-186.

Ergin, Osman, İbn-i Sina Bibliyografyası, Ankara: TTK Yayınları,  1937.

Eş-Şeyhu’r- Reis İbn-i Sina, Ankara: DİB Yayınları, 2015.

Gökay, F. Kerim, “İbn-i Sina Sempozyumu Açılış konuşması”, Uluslararası İbn-i Sina Sempozyumu Bildirileri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1984.

Gutas, Dimitri, İbn-i Sina’nın Mirası, (Tercüme ve Derleme: M.Cüneyt Kaya), Klasik Yayınları, İstanbul 2004.

Günaltay, M.Şemsettin, “İbn-i Sina’nın Şahsiyeti ve Milliyeti Meselesi”, Belleten Dergisi, C.IV, S.13, ss.1-37, TTK Yayınları, Ankara 1940.

Hodgson, M.G.S, İslamın Serüveni, İstanbul: İz Yayıncılık,  1993.

İbn-i Tufeyl & İbn-i Sina, Ruhun Uyanışı Hayy İbn-i Yakzan, (Çev: Yusuf Özkan Özburun ve Arkadaşları), İstanbul: İnsan Yayınları,  2000.

Kahya, Esin, “İbn-i Sina’nın Çocuk Ruh ve Beden Sağlığı ile İlgili Görüşleri”, II. Ulusal Çocuk ve Suç Sempozyumu, Ankara 2003.

Kaya, Mahmut, “Gazali Filozofları Tekfir Etmekte Haklı mıydı?”, 900. Vefat Yılında Uluslararası Gazali Sempozyumu Bildirileri, MÜİF Yayınları, İstanbul 2012.

Keklik, Nihat, Filozofların Özellikleri, İstanbul: Köprü Yayıncılık,  2001.

Keskioğlu, Osman, Müslümanların ilim ve Medeniyete Hizmetleri, Ankara: DİB Yayınları, 1983.

MEB İslam Ansiklopedisi. “İbn-i Sina Maddesi” , C.5/II, MEB Yayınları, İstanbul 1968.

Okumuş, Mesut, “İbn-i Sina’nın Hayatı, Eserleri ve Düşünce Sistemi Üzerine”, Eş-Şeyhu’r Reis İbn-i Sina, DİB Yayınları, Ankara 2015, ss.17-44.

Okumuş, Mesut (1), “Felsefi Tefsir Bağlamında İbn-i Sina’nın Kur’an Sure ve Ayetlerine Yaklaşımları”, Eş-Şeyhu’r-Reis İbn-i Sina, DİB Yayınları, Ankara 2015, ss.253-311.

Önder, Mustafa, Türk Eğitim Tarihi, Ankara: Anı Yayıncılık, 2014.

Önder, Mustafa & Kanak, Mehmet, “Teaching Values with Stories and Tales in the Preschool Period”, Journal of Education and Practice, Vol: 8, No: 30, p.143-149, Hong-Kong 2017.

Sergeyew, I. & Winter, K. &  Bloch, E., İbn-i Sina Aklın Ustası, (Ter:Mehmet Çallı-Gazi Ateş), İstanbul: Evrensel Basım Yayın,  2016.

Sakaoğlu, Saim, “Türk Halk Masalları Üzerine Ebu Ali Sina Hikâyelerinin Tesiri”, Uluslararası İbn-i Sina Sempozyumu Bildirileri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1984.  ss.501-522.

Senemoğlu, Nuray, Gelişim, Öğrenme ve Öğretim (Kuramdan uygulamaya), Ankara: Yargı Yayınevi, 2013.

Sezgin, Fuat, Bilim Tarihi Sohbetleri, (Söyleşi: Sefer Turan), İstanbul: Timaş Yayınları,  2015.

TDV İslam Ansiklopedisi, “İbn-i Sina Maddesi”, C.20, İsam Yayınları, İstanbul 1999.

Topdemir, Hüseyin Gazi, Doğunun Sönmeyen Yıldızı, İstanbul: Say Yayınları, 2009.

Yaltkaya, Şerafettin M., Büyük Türk Filozof ve Tıp Üstadı İbn-i Sina: Şahsiyeti ve Eserleri Hakkında Tetkikler, Ankara: TTK Yayınları,  2014.

1001 İcat: Dünyamızda İslam Mirası, İstanbul: FTSC Yayınları,  2010.