Ortaokul 5-8 Düşünen Sınıflarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretimi
ÖRNEK OLAY
Bosna-Hersek’te savaş bütün şiddeti ile devam ediyordu. Sırp askerleri önüne gelen müslüman-boşnakları öldürüyor, köylerini yakıp-yıkıyorlardı. Savaşa katılan sırp Üsteğmen çok iyi bir eğitim almış, dinler hep ilgisini çekmişti. İyi bir Hıristiyan olmaya gayret gösteriyor, diğer dinleri de öğrenmeye çaba harcıyordu. Okuldaki bazı hocaları ona geniş ufuklar açmışlar, araştırmalarına rehberlik etmişlerdi. Terkedilmiş ve yakılmış bir köye geldiler. Emrindeki askerler her yanı didik didik arıyorlar, canlı kalanlar var mı diye bütün evlere yeniden bakıyorlardı.
Minaresi görünen köy camisi Üsteğmenin ilgisini çekti, o tarafa doğru yürüdü. İçeri girdiğinde yağma edilmiş, darmadağınık caminin duvar ve tavanındaki, mihrabındaki süslemeler ilgisini çekti. Görünürde kimse yoktu. Birazdan bir öksürük sesi ile irkildiler, askerler silahlarını o yana çevirdiler. Bağırarak koşuştular sesin geldiği yere. Kendinden geçmiş, beyaz sakallı, zorla yürüyen yaşlı bir dede elleri başının üstünde komutanın önüne getirildi. Arkasından bir yaşlı daha ümitsiz ve korku dolu bakışlarla geldi. Belli ki öldürülmekten korkuyorlardı, aç ve susuzdular. Tercüman aracılığı ile konuştular. Kimseleri yoktu, kaçacak durumları da. Son çare olarak cami’ye saklanmışlardı.
Askerler tetiğe basıp yaşlıları oracıkta öldürmek için can atıyorlardı. Üsteğmen silahlarını indirmelerini ve bu yaşlılara su, ekmek vermelerini söyledi. Bütün askerler bu emir karşısında donup kalmışlardı. Camiden çıkarken Üsteğmenin son sözleri çarpıcıydı: “Bunlar inanan insanlar. Camiye sığınmakla aslında Allah’a sığınmışlar. Biz de Allah’ın kuluyuz, o halde başka kulları öldürme yetkimiz yoktur. Benim öğrendiğim ilahi dinler böyle diyor.”
——————————————————————————————-
Basından derleyen: Mustafa ÖNDER.
***Yukarıda anlatılan olay üzerinde düşünün. Üsteğmenin tavrını neye bağlıyorsunuz? Aldığı eğitimin davranışlarına etkisi olmuş mudur?***
KAZANIMLAR
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
-Din ve Ahlak öğretimini tarihsel, felsefi, bireysel, insani, toplumsal, kültürel, evrensel ve hukuki açıdan temellendirebilecek,
-Laiklik ve din öğretimi arasındaki ilişkiyi açıklayabilecek,
-Avrupa Birliği Ülkelerindeki din eğitimi ve öğretimi konusundaki uygulamalarını tartışabilecek bilgi birikimine sahip olacaksınız.
Anahtar Kelimeler:
*Din Öğretimi * Avrupa Ülkelerinde Din Öğretimi
*Din Öğretiminin Temelleri *AB ve Din Öğretimi
*Laiklik ve Din Öğretimi
*Din Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar
İÇİNDEKİLER:
*DİN ve AHLAK ÖĞRETİMİNİN TEMELLENDİRİLMESİ
-Din ve Ahlak Öğretiminin Tarihsel Temelleri.
-Felsefi Temelleri.
-Bireysel-İnsani Temelleri.
-Toplumsal Temelleri.
-Kültürel Temelleri.
-Evrensel Temelleri.
-Hukuki Temelleri.
*LAİKLİK ve DİN ÖĞRETİMİ İLİŞKİSİ
*AVRUPA ÜLKELERİNDE DİN ÖĞRETİMİ ve OKULLARDA DİN DERSLERİ
–Avrupa Birliği Ülkelerinde Din Öğretimi
-AB ve Din Öğretimi
Giriş
Din dersi tartışmaları ideolojik,politik ve duygusal anlayışla değil,bilimsel anlayışla yapılmalıdır. |
Din ve inanç ilk çağlardan itibaren insan yaşamını önemli ölçüde etkilemiştir. Dinin ferdi ve sosyal hayattaki rolünün sorgulanmaya başlanması, farklı bilim dallarının ortaya koyduğu veriler ve din eğitiminin normatif bir bilim olması konuyu yeniden tartışılır hale getirmiştir. Bilimsel olmayanlarını hariç tutarsak, bahse konu tartışmalar din eğitimi’nin sağlam temeller üzerine oturtulmasını gerekli kılmıştır. Bu temellendirme faaliyeti bir anlamda “niçin din öğretimi?” sorusunun da cevabını arama olarak değerlendirilebilir (Kılıç,1999:215; Kızılabdullah-Yürük,2012:61). Din eğitimi ve öğretimi ile ilgili tartışmaların temelinde, konuya ideolojik-politik yaklaşım ile din eğitiminin genel eğitim içindeki yerinin gerektiğince temellendirilemeyişi yatmaktadır. Din eğitiminin İlahiyat alanına mı yoksa Eğitim Bilimi alanına mı ait olduğu da tartışmalarda rol oynamıştır (Tosun,2012:6,92,93). Bu çerçevede Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi’nin okullarda neden okutulduğu sorusu da güncelliğini korumaktadır. Bu çalışmamızda din öğretiminin okul müfredatlarında yer almasının gerekçelerini tartışacağız. Bu bağlamda laiklik ve din öğretimi ilişkisini irdeleyeceğiz. AB ülkelerindeki din öğretimi uygulamalarından bazı örnekler inceleyeceğiz. İncelemeye geçmeden önce şunu vurgulamakta yarar vardır: “Niçin okulda din öğretimi?” sorusuna verilebilecek cevaplar farklılaşabilir. Bu farklılaşmada okulda verilecek din öğretimi dersinin türü önemli bir etken olur. İsteğe bağlı ve/veya seçmeli bir din dersinin temellendirmesine hizmet edecek cevaplar ile zorunlu olan bir din kültürü dersine verilecek cevaplar çok farklılaşmalar gösterir. İsteğe bağlı ya da seçmeli bir derste dinin kendisi, bireyin din ihtiyacı ön plana çıkarken, zorunlu din kültürü dersinde toplum, kültür, sosyal barış ön plana çıkabilir. Bu birinin temellerinin diğerinde hiç söz konusu edilmediği ve edilemeyeceği anlamına gelmez. Burada vurgulanmak istenen sadece öncelikler meselesidir.
Okullarda din dersinin yeri her zaman tartışılan önemli konulardan birisi olmuştur. Günümüzde de din öğretiminin okuldaki yeri, amacı, yöntem ve içeriği ile ilgili tartışmalar ve araştırmalar devam etmektedir. Bu dersin diğer derslerin yanında niçin okulda yer alması gerektiği, bu derse neden ihtiyaç duyulduğu soruları güncelliğini korumaktadır (Selçuk, 2000:11-21; Kılıç,1999:54-62; Tosun,1996:95-112;Öcal, 1999:309-344; Onat, 1997:15-24). Din öğretiminin okullardaki öğretim programı içindeki yeri açısından iki sorunun cevaplandırılması gerekmektedir: a) Din dersi okulun, dolayısıyla milli eğitimin genel öğretim amaçlarına ulaşmasında nasıl bir katkı sağlayabilir? b) Bu katkı ne ölçüde gereklidir? (Selçuk,2000:12).
Din ve inanç toplumsal değerlerin başında gelir. Bunların doğru olarak öğrenileceği yer okuldur. |
Okul toplumdan ve onun değerlerinden bağımsız, toplumsal gerçekliklerden farklı bir eğitim gerçekleştiremez. Eğitim-öğretimde toplumumuzda hâkim olan İslam dini ve ahlakı hakkında gerekli davranışları kazandırmak, hayatın bazı boyutlarının dini açıdan nasıl yorumlandığına dair bilgiler vermek okulun görevleri arasındadır. Okul dini bir tavır da takınamaz (Selçuk,2000:207-210). Öğrencilerin dini bilgi ve sorularının başka branş dersleri tarafından karşılanması da mümkün değildir. Bu ihtiyacın özel bir branş dersi ile karşılanması en doğal olanıdır, bu ders de ülkemiz okullarında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersidir. Seçmeli olarak konulan Temel Dini Bilgiler, Kur’anı Kerim ve Hz. Peygamberin Hayatı dersleri de okulda din öğretimi çerçevesinde değerlendirilmelidir. Ancak Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi zorunlu bir kültür dersi olmasıyla diğerlerinden farklılaşmaktadır. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin katkısının ne ölçüde gerekli olduğu sorusuna gelince; verilecek cevap Din ve Ahlak öğretiminin genel eğitim içindeki yeri, önemi, muhtevasını belirler (Tosun,2012:92,93). Din ve Ahlak Öğreniminin temellerinde bu sorunun cevabını bulabiliriz. Şimdi Din Öğretiminin temellerini birlikte inceleyelim:
Din ve Ahlak Eğitimi ve Öğretiminin Tarihsel Temelleri
Bugüne kadar farklı isimlerle okutulan din dersi, halen okullarda “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” adı ile okutulmaktadır. |
Din eğitimi ilk insanla başlamış, küttab,mektep,cami ve medreselerde devam etmiştir. |
Din eğitimi ilk insanla birlikte başlamıştır diyebiliriz. İslam dininde de ilk vahiyle birlikte din eğitimi başlamıştır. Vahyin yazılması, ezberlenmesi ve bilmeyenlere öğretilmesi eğitim faaliyetinin de başlaması demektir. İslam tarihi boyunca din eğitimi ve öğretimi çeşitli şekillerde ve kurumlarda devam etmiştir. Küttab, yani ilk mektepler, Mescitler vb. kurumlar İslam eğitimi ve öğretiminin ilk kurumları olmuştur. Daha sonra Medreseler devreye girmiştir. Bunların en bilineni 1067’de Bağdat’ta hizmete giren Nizamiye Medresesidir. Bu kurumlar birer dini eğitim kurumu olmuşlardır. 18 Yüzyılın sonları ile ve özellikle de Tanzimat sonrasında başlayan modern mekteplerin açılmasıyla din eğitimi ve öğretiminde yeni bir döneme girilmiştir. Sıbyan Mektepleri, Rüşdiye, İdadi ve Sultani adı verilen ilk ve ortaöğretim okullarında din dersi yer almıştır. Geleneksel eğitim kurumları dini nitelikli eğitimlerine devam ederken yeni açılan okul türleri eğitim programlarında bir din dersine yer ayırmakla yetinmişlerdir. O dönemde mekteplerdeki din dersine “Malumat-ı Diniye” (Dini Bilgiler) veya “Malumat-ı Diniye Maa Kur’an-ı Kerim” (Dini Bilgiler ve Kur’an) adı veriliyordu (Tosun,2008:129-131; Doğan-Altaş-Yılmaz,2007:177). 19. Yüzyılda gerçekleşen bu batı tarzı okullarda din bir branş dersi olarak okutulmaya başlandı. Teknik okullar açıldığında ise yabancı dil ve din dersi için hazırlık sınıfları oluşturuldu.
1924 tarihinde Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Kanunu) yürürlüğe girince din öğretimi için yeni düzenlemeler yapıldı. Buna göre ilkokul, ortaokul ve liselerde farklı isim ve saatlerde okutulan din dersi bir süre program dışı bırakılmış ve okutulmamıştır. 1939- 1949 yılları arasında okul programlarında yer almayan din dersine dair bazı bilgiler Yurttaşlık Bilgisi gibi dersler içerisinde verilmeye çalışılmıştır. Din dersi 1949 yılında yeniden ilkokul programına alınmış ve okutulmaya başlanmıştır. 1956 yılında ortaokullara, 1967 yılında liselere yeniden din dersi konulmuştur (Bilgin-selçuk, 1995:20,21; Bilgin,1995:65 vd.). 1982 yılına kadar isteğe bağlı şekilde okutulan din dersi, aynı yıl yapılan yeni Anayasa’nın 24. maddesine istinaden ilkokul 4. sınıf ile lise son sınıfa kadar mecburi ders haline getirilmiş ve adı “Din ve Ahlak Bilgisi” olarak değiştirilmiştir. Yaklaşık dört yıl sonra ise dersin adı “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” olarak tespit edilmiş ve günümüze kadar bu isimle okutulmuştur (Yürük,2012:105-120; Doğan-Altaş-Yılmaz,2007:178,179).
Tebliğler Dergisinde “Din Kültürü ve Ahlak Öğretiminin İlkeleri” maddeler halinde belirtilmiş (Tebliğler Dergisi, 1986/401,402; 1990/553; 1992/220-235), ilköğretimin 8 yıla çıkarılmasından sonra ders programı 2000-2001 öğretim döneminde yenilenmiş, yapılandırmacı eğitim anlayışının benimsenmesinden sonra 2007-2008 öğretim döneminden itibaren programda bu anlayış doğrultusunda değişiklikler yapılmıştır (410 no’lu Talim-Terbiye Kurulu Kararı, 2006; Yılmaz,2003:72).
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinin Felsefi Temelleri
Tevhid-i Tedrisat Kanunu, ülkemizde eğitimin tek merkezden planlanması ve denetlenmesine imkan sağlamış; din eğitimi-öğretimi konusunda yenilikler getirmiştir. |
Her milli eğitim sisteminin yetiştirmeyi amaçladığı belirli insan tipi vardır. Eğitim politikasının belirlenmesinde ise o devletin ve milletin sahip olduğu değerlerin rolü büyüktür. Benimsenmiş yönetim şekli de bu konuda önemli bir etkiye sahiptir. Yönetimler, eğitim politikasını kendi anlayışını koruyup geliştirecek nesillerin yetişmesine yönelik olarak şekillendirir.
Türk milli eğitim felsefesinin temelini Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nda (Öğretim Birliği Kanunu) bulmak mümkündür. Söz konusu kanunla, tek merkezden planlanan, yürütülen ve denetlenen milli bir eğitim sistemi kurulması düşünülmüştür. Türk Milli Eğitim politikasının yetiştirmek istediği insan tipini ise Milli Eğitim Temel Kanunu’nda görmek mümkündür. Kanunun 2. maddesinde: “Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini, 1.Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren…ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek.” ( Tebliğler Dergisi, S.2219, 30.10.1986) ifadeleri yer almaktadır.
Din ve Ahlak Öğretiminin amaçları ise şöyle ifade edilmektedir: “Din ve Ahlak öğretiminin genel amacı: Temel ve ortaöğretimde öğrenciye, Türk Milli Eğitim Politikası doğrultusunda genel amaçlarına, ilkelerine ve Atatürk’ün laiklik ilkesine uygun, din, İslam Dini ve ahlak bilgisi ile ilgili yeterli temel bilgi kazandırmak; böylece Atatürkçülüğün, milli birlik ve beraberliğin, insan sevgisinin, dini ve ahlaki yönden geliştirilmesini sağlamak, iyi ahlaklı ve faziletli insanlar yetiştirmektir.” ( Tebliğler Dergisi, S.2219, 30.10.1986; Bilgin-selçuk,1995:65).
Türk Milli Eğitiminin bu uzak hedeflerini gerçekleştirmek bütün örgün ve yaygın eğitim kurumlarının ve buralarda okutulan derslerin ortak görevidir. Bu derslerden birisi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersidir ve Türk Milletinin bütün fertlerine yukarıda sayılan özellikleri kazandırmada en büyük destek bu dersten gelecektir. Türk milletinin sahip olduğu değerleri dinden ayrı düşünmek mümkün değildir. İnsanımızın dini duygularını ve ihtiyaçlarını sağlıklı ve doğru bir şekilde karşılamadan onların ahlaki ve ruhi bakımdan dengeli gelişebildiklerini söyleyemeyiz. Milletimizin sahip olduğu ya da olması gerektiği değerlerin dini referanslı olmaması gerektiğini iddia edenler, meseleye ideolojik ve taraflı bakanlardır (Tosun,2012:100-102; Kızılabdullah-Yürük,2012:71-74; Önder,2013:28).
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinin Bireysel-İnsani Temelleri
Eğitim, insanı bütün yönleri ile geliştirmelidir. İnanca dair ihtiyaçların doyurulması da eğitimden beklenen bir görevdir. |
Bu konuya evvela acaba insanın din eğitimi ve öğretimine ihtiyacı var mıdır? sorusu ile başlamak yerinde olacaktır. Çünkü bu eğitim insan içindir. Eğitimden beklenen görev ise, fertlerin bütün yeteneklerini ortaya çıkarmak, geliştirmek, temel ihtiyaçlarını ve duygularını sağlıklı bir şekilde doyurmaktır. İnanma ihtiyacı doğuştan gelen ve her insanda bulunan bir özelliktir. Bu ihtiyacın doğru, sağlıklı bir şekilde karşılanması temel insani bir haktır. İnsan psikolojisi ile ilgili yapılan araştırmalar, inanma ve din duygusunun doğuştan var olan bir yetenek ve ihtiyaç olduğunu ortaya koymuştur. Din ve inanç adeta insan olma özellikleri arasındadır ve onun ayrılmaz bir parçasıdır. İnsanın din duygusu hiçbir zaman yok olmaz. Belki eksik ve yanlış doyurulabilir. Eğitimin görevi bu eksik ve yanlış doyurulmaları önlemektir. İnsan her yönü ile bir bütündür. Bu bütünlük içerisinde inanma ve duygu boyutunu ihmal etmek doğru bir anlayış değildir (Tosun,2012:94-96).
Bireylere dini öğretme görevini din dersi yerine getirecektir. İnsandaki temel din duygusunun eksik ve yanlış doyurulmasına din dersi engel olabilir. İnsanın bedeni ve ruhi ihtiyaçları birlikte doyurulup geliştirilmelidir. İnanma ihtiyacı da tıpkı yeme, içme gibi önemli ve temel bir ihtiyaçtır. Din dersi bu ihtiyacın doğru bilgi, beceri ve duygularla karşılanmasına yardımcı olan bir derstir (Aşıkoğlu,1998:45-50; Kızılabdullah-Yürük,2012:62-65). Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi bu konuda bilişsel alt yapı oluşturmak görevini üstlenmiş gözükmektedir. İsteğe bağlı veya seçmeli bir din dersinden farklı olarak, zorunlu olmasını da göz önüne aldığımızda, bireyleri din ve inanç konularındaki temel ihtiyaçlarını karşılamaları için dini ve ahlaki bilgilerle buluşturmayı esas aldığını söylemeliyiz.
Din eğitimi ve öğretimi kişiler için bir ihtiyaç ve hak’tır. Bunu yerine getirmek devletin görevidir. |
Konuyu acaba eğitim ve din eğitimi kişi için bir hak mıdır? sorusu çerçevesinde ele almak da mümkündür. Her çocuğun eğitim hakkının olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Bu hakkı öncelikle aile, ebeveyn karşılayacaktır. Ancak çocuk sadece aileye ait değildir; o içinde yaşadığı toplumun, devletin bir ferdidir. Bu nedenle çocuğun eğitiminden toplum ve devlet de sorumludur ve hukuk devleti eğitimi bir insan hakkı olarak algılar. Temel eğitimin zorunlu olması bu anlayışın bir sonucudur. Kişinin eğitim hakkının kapsamına din eğitimi de dahil midir? sorusuna gelecek olursak:
İnsan, tabiatı gereği din ile ilgilidir. Varlığının, hayatının anlamı ile ilgili sorularının bazı cevaplarını dinin verilerinde bulur. Din eğitimi, insanın çocukluğundan yaşlılığına kadar sürecek olan nereden geldiği, nereye gideceği, niçin ve nasıl gibi sorularına cevap bulmada önemli bir yardım sağlar. Bu cevapları bireyle buluşturacak bir imkân olması itibarı ile din kültürü dersi önemli bir işlev görür. Bunun bir adım ilerisi isteğe bağlı ve doktriner/inanç merkezli din dersi olur ki, bu din kültürü dersinden farklı bir derstir ve ayrıca değerlendirilir (Tosun,1996:97).
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretiminin Toplumsal Temelleri
İnsan toplumsal bir varlıktır. Her insan bir toplum içinde dünyaya gelir ve eğitilir. Toplum olmadan birey, birey olmadan toplumun olması mümkün değildir. Eğitimin görevlerinden birisi de insanın içinde yaşadığı topluma uyum sağlamasını yani toplumsallaşmasını sağlamaktır. Bu uyum ise toplumun değerlerini bilmek, benimsemek ve/veya saygı duymakla mümkündür. Toplum değerlerinin önemli bir bölümünü oluşturan manevi değerlerin de bireylere öğretilmesi gereklidir. Normların ve değerlerin öğretimi konusunun günümüz eğitiminde önemli yer tuttuğu, özellikle değerler eğitimi konusunda teorik ve pratik düzeyde çok sayıda çalışmaların yapıldığı bilinmektedir. Din ile değerler ve normlar arasındaki ilişki malumdur. Din öğretirken değerler öğretilebildiği gibi, değerler öğretiminde dinden de yardım alınabilmektedir. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi bu konuda bir araç durumundadır. Din hem fertler arasında hem de fertlerle toplum arasındaki ilişkilerde önemli ve belirleyici bir unsurdur. Toplumdaki gelenek ve davranış kurallarında belirleyici olan dinin öğretilmesi eğitimin görevlerinden biridir. Din öğretimi kişinin toplumsallaşmasına iki açıdan katkı sağlayabilir: Dini etkinliklere katılmak isteyenlere gerekli hazır bulunuşluk sağlayarak ve katılmayanlara ise dini etkinlikleri anlama ve olumlu değerlendirme yeteneği kazandırarak (Tosun,2012:97,98; Tosun,2008:133; Kızılabdullah-Yürük,2012:65-67; Göçeri,2002:99).
Kişinin Toplumsallaş-ması büyük ölçüde toplumun değerlerini öğrenmesi ile mümkündür. Değerleri öğrenme ve içselleştirmede Din Dersi’nin ciddi katkısı olacaktır. |
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretiminin Kültürel Temelleri
Din, kültürün önemli ve belirleyici unsurudur. Yeni nesillere aktarılacak kültür mirası içerisinde dini bilgiler de olmalıdır. |
Çok farklı tarifleri yapılan kültürü kısaca, “toplumun tüm yaşam biçimidir” şeklinde ifade etmek mümkündür (Bilhan,1996:206). İnsanın bütün yapıp etmeleri kültürdür (Göçeri,2002:100). Kültürü geniş anlamda eğitim olarak tarif edenler de olmuştur. Tozzer kültürü “toplumsal olarak öğrenilen ve aynı yoldan yeni kuşaklara aşılanan davranış örüntüleri ya da kalıplarıdır” diye tarif ediyor (Güvenç,1997:100). Toplumun yaşam biçiminde inançlar, ibadetler, ahlaki kurallar gelenekler önemli bir yere sahiptir ve kültürün belirleyici unsurlarıdır. Din ile kültür birbirinden ayrılamayacak kadar özdeşleşmiştir diyebiliriz. Eğitim ile kültür arasında da ciddi bir ilişki vardır. Eğitimin görevlerinden birisi de kültürlemedir. Kültürlemeyi maddi ve manevi değerlerin yeni nesillere aktarılması, bunları ilerletecek kabiliyet ve idealin kazandırılması olarak tanımlayabiliriz. Gençlere aktarılacak kültürel miras içinde dini kaynaklı olanlar vardır. Bu nedenle kültürleme görevini yerine getiren okullardaki eğitim dini ve dini geleneği de öğretme durumundadır. Din bir milletin kimliğinde ve kültür unsurlarında belirleyicidir. Türk kültürünü oluşturan bütün unsurlar (dil, sanat, mimari, tarih vb.) İslam dininin etkilerini taşırlar. Sadece tarih, musiki, edebiyat gibi faaliyet alanlarını değil, sosyal adet, gelenek ve görenekleri, sosyal kurumları, miras olarak devralınan kültür eserlerini ve değerleri tam olarak anlayabilmek büyük ölçüde dinin anlaşılmasıyla mümkündür (Kılıç,1999:61).
Bunun için okuldaki din kültürü derslerinden, dini hem bir kültür unsuru olarak, hem de diğer kültür unsurlarını etkileyen bir faktör olarak öğretmesi beklenir. Aksi halde yeni nesillerde bir kimlik bunalımı ve kültürel yabancılaşma oluşacaktır (Tosun,2012:98,99; Kızılabdullah-Yürük,2012:67-69). Burada kastedilen sadece bir bilgi aktarımı değil, aktarılan kültürün korunması, yaşama geçirilmesi ve geliştirilerek sonraki kuşaklara aktarılmasıdır. Din öğretiminin amaçlarından birisi, kültürel mirası doğru değerlendirecek, yorumlayabilecek nesiller yetiştirmektir (Selçuk,1997:29,30; Kızılabdullah-Yürük,2012:69).
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretiminin Evrensel Temelleri
Küçülen dünyada farklı din ve kültürler hakkında bilgi sahibi olmak, artık bir gereklilik haline gelmiştir. |
Bireyler, toplumlar, devlet ve milletler aslında bütünü, yani evrenseli oluşturan cüzlerdir. İletişimdeki hızlı gelişmeler insanlar, devletler ve milletleri her an birbiri ile iç içe yaşar hale getirmiştir. Bu durum diğer insanların, toplumların davranışlarına yön veren din, ahlak ve kültürü hakkında bilgi sahibi olmayı gerektirmektedir. Son dönemlerde “Kültürlerarası Eğitim”, “Dinlerarası Eğitim” gibi yeni gelişen bilim dalları bu ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkmıştır. Bu bilim dalları farklı kültür ve inanca sahip insanların bir arada nasıl uyumlu ve huzurlu yaşayabileceklerini araştırıp, çözüm önerileri geliştirmektedirler. Çok kültürlü bir yaşamda, fertlerin önce kendi inanç ve kültürlerini bilmesi ve saygı duyması, sonra da diğer inanç ve kültürlere saygılı olması verilecek din eğitimi ve öğretimi ile mümkündür (Tosun,2012:99,100; Kızılabdullah-Yürük,2012:69-71; Hull,2004:48-51). Başka dinlere ait kutsal kitapların ve öğretilerin barış, sevgi, iyilik, dürüstlük, insana değer verme gibi ortak mesajlar içerdiğini göz önüne aldığımızda; bu değerlerin öğretilmesinin dünya barışına büyük katkılar yapacağı düşünülebilir. Değer öğretimi gündeme geldiğinde ise Din Kültürü dersinin önemi ortaya çıkmaktadır.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretiminin Hukuki Temelleri
Toplumsal yaşamı düzenleyen yazılı kurallar bütününe hukuk denir. Bu kurallar toplumsal yaşamın çeşitli yönlerini kapsar. Onlardan birisi de eğitim alanıdır. Dünyada eğitim sosyal bir kurum ve kamu hizmeti olarak kabul edilmekte, zorunlu temel eğitim çoğu ülkede devlet eliyle parasız olarak sunulmaktadır. Eğitim hakkı temel insani bir hak olarak değerlendirilmekte, bunu düzenleyen çeşitli ulusal ve uluslar arası antlaşma ve belgeler bulunmaktadır (Şişman,2012:89). Bu konuyu “hak” kavramı ve “hukuki metinler” çerçevesinde ele almak mümkündür. Ülkemizde din eğitimi ve öğretimine temel teşkil edecek kanun, yönetmelik gibi hukuki bazı düzenlemeler şöyledir:
1924, 1961, 1982 Anayasaları ile Tevhid-i Tedrisat Kanunu Din eğitimi ve öğretiminin Ulusal hukuki temellerini oluşturur. |
–1924 Anayasası: Bu anayasanın 70 ve 75. Maddelerinde din, vicdan ve ibadet özgürlüğü teminat altına alınmıştır (Turan,2012:100).
–Tevhid-i Tedrisat Kanunu: Bu kanun 3 Mart 1924 tarihinde çıkarılmış ve din eğitimini genel eğitim içinde ele almak ve onunla bütünleştirmeyi amaçlamıştır (Doğan,1999:227-289; Ayhan,2004:50-58; Turan,2012:100; Altaş,2007;9-44; Yılmaz,2003:75-78).
–1961 Anayasası: 19. Maddesinde din ve vicdan özgürlüğü, ibadet özgürlüğü yer almış, din eğitimi ilk defa anayasada zikredilmiştir (Turan,2012:101).
Uluslar arası birçok antlaşma da din eğitimi ve öğretimini garanti altına alır. Türkiye bu antlaşmaları imzalamıştır. |
–1982 Anayasası: Bu anayasanın 24. maddesi din ve ahlak öğretimini mecburi hale getirmiştir. İlgili maddede “Din ve Ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din Kültürü ve Ahlak öğretimi ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır” denilmektedir (Bilgin,1995:94-101: Turan,2012:102).
–Uluslararası antlaşmalar. 10 Aralık 1948 tarihinde imzalanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 18. maddesi üye devletlerin din öğretimi hakkını ve özgürlüğünü tanımasını ve uygulamasını emreder. İlgili maddede “Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak din veya inanç değiştirme, dinini veya inancını tek başına veya topluca, açık veya özel olarak öğretim, uygulama, ibadet ve ayinlerle ortaya koyma hürriyetini içerir” denilmektedir (Turan,2012:85,86;Şişman,2012:90). Aynı beyannamenin 26/2,3 ile 29/2.maddeleri diğer ayrıntıları düzenlemektedir. Bunun haricinde 1945 yılında imzalanan “Birleşmiş Milletler Şartı”, 1966 yılında imzalanan “Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme”, 1981 yılında imzalanan “Din veya İnanca Dayalı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılmasına Dair Sözleşme”, 1989 yılında imzalanan “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi” din ve vicdan hürriyeti ile ilgili hükümler içerirler (Turan,2012:84-97; Şişman,2012:89).
–Avrupa Birliği ve Konseyi Kararları: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 4 Kasım 1950 de Roma’da imzalanmış, 1953 te yürürlüğe girmiştir. Üç bölüm ve 59 madde ile eklerinden oluşan sözleşmenin 9. Maddesinin 1 ve 2. Fıkrası din ve vicdan özgürlüğünü İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne benzer ifadelerle teminat altına almaktadır (Turan,2012:87,88). Çeşitli tarihlerde alınan kararlarla din eğitimi ve öğretiminin bir hak olduğu, okulda çoğulcu yaklaşımla bu eğitimin verilmesi gerektiği vurgulanmıştır (Tosun,2012:102-109; Tosun,2008:135,136; Köylü-Turan, 2012:83-111). 2000 yılında imzalanan “Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı” nın 10 ve 14. Maddeleri temel insan hakları çerçevesinde din ve vicdan özgürlüğüne ve din öğretimine vurgu yapmaktadır (Turan,2012:96-99; Yılmaz,2003:81,82; Önder,2013:36).
Laiklik ve Din Öğretimi
Farklı laiklik uygulamaları söz konusu olsa da, çoğu ülkede Din dersleri mecburidir. |
Türkiye’deki laiklik anlayışı ile batı ülkelerindeki laiklik anlayışları arasında farklar bulunmaktadır. Ülkeler ve yönetimleri kendi gerçekleri, halkının değerleri ve istekleri doğrultusunda laiklik uygulamaları geliştirmişlerdir (Bilgin,1995:103-109; Aydın,2012:233-265). Fransa’da din eğitimi ve öğretimi tamamen kiliselere bırakılmışken, Almanya’da devlet ve kilise birlikte bu işi gerçekleştirmektedirler. Yani batı ülkeleri arasında dahi farklı uygulamalar mevcuttur. Ülkemiz laiklik konusunda 80 yılı aşkın bir tecrübeye sahiptir. Bu tecrübe neticesinde gelinen nokta milletin değerleri ve istekleri ile örtüşmektedir. Başlangıçta din eğitimi ve öğretimi mevcuttu, sonra kaldırıldı, sonra seçmeli oldu ve son şekliyle Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi olarak (Anayasa, 24.Madde) mecburi hale geldi. 2012-2013 öğretim yılında ise seçmeli din dersleri ortaokul ve lise programlarındaki yerini aldı. Bu durum uzun yıllar yaşanan tecrübenin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Ülkemizin kendine özgü gerçekleri ve 80 yıllık tecrübe neticesinde devlet-millet uzlaşması ile Din eğitimi ve öğretimi ‘nde tatmin edici bir seviyeye gelinmiştir. |
Türkiye’yi laiklik ve din eğitimi-öğretimi açısından başka ülkelerle kıyaslayarak mevcut uygulamaları diğerlerine benzemediği için yargılamak doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü ülkemizin kendine ait özel şartları ve gerçekleri vardır (Gürtaş,1999:527-549). Her şeyden önce halkın büyük çoğunluğunun dini olan İslam dininde kilise gibi kutsal bir kurum yoktur. Dolayısıyla din ile devlet işlerinin ayrılmasında Batı ülkelerindeki gibi din işlerini din kurumuna bırakmak gibi bir uygulama geliştirilememiştir. Batılı uygulamalara bakarak Türkiye’de de din eğitimi ve öğretiminin laik devlet tarafından verilmesine karşı çıkanlar ile bu eğitimin cemaatlere bırakılmasını isteyenler laiklik teorisi açısından haklı gözükseler bile, din kurumsalı ile devlet kurumsalının ayrı iki erk gibi kabul görmediği bir uygulamada bunun gerçekleşmesinin neredeyse imkânsız olduğunu göz ardı etmemelidirler. Ülkemizde örgün din eğitimi uzun yılların tecrübesi neticesinde devlet okullarında, yaygın din eğitimi ise Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılmaktadır. Din eğitimi ve öğretiminin bugünkü şekli ile devlet ve milleti birbirine yaklaştırdığını, muhtevası itibari ile de beklentileri büyük ölçüde karşılayacak kaliteye ulaştığını söyleyebiliriz. Seçmeli din dersleri (Kur’an,Siyer) uygulaması bu konuda yeni adımlar ve ufuklar açmış görünmektedir. Bunu da sadece ideolojik değil, asıl olarak dini pedagojik açıdan takip etmek gerekir (Tosun,2012:109-112; Bilgin,1995:88-94; Tosun,2008:136,137).
Bazı Avrupa Ülkelerinde Din Öğretimi ve Okullarda Din Dersleri
AB Ülkelerinde Din Öğretimi
Avrupa Konseyi verilerine göre 46 üye devletten 43 ünde devlet okullarında Din Dersi vardır. 46 üye devletin 25 inde ise (Türkiye dâhil) din dersleri için bir tür zorunluluk söz konusudur. Ancak bu zorunluluğun anlamında ve uygulanışında farklar vardır. Bazı ülkelerde din dersine katılım ve öğretilenleri takip mecburiyeti vardır. (Türkiye, Norveç, İsveç, Yunanistan, Finlandiya). Bazı ülkelerde mezheplere göre din dersi verilmektedir. (Avusturya, Danimarka, İrlanda, Güney Kıbrıs, İzlanda, Malta, Monaco, San Marino, Lihtenştayn, İngiltere). Diğer ülkelerde din dersi yerine başka bir ders seçme imkânı verilmekte ancak bu derse katılmak mecburiyeti bulunmaktadır. Bu ülkelerde de mezhebe göre din dersi vardır. (Almanya, Belçika, Bosna-Hersek, Hollanda, Litvanya, Lüksemburg, İsviçre, Sırbistan, Slovakya) (Tosun,2012:140; Aydın,2012:260).
Diğer ülkelerde ise din dersi öğrencilerin isteğine bağlı olarak verilmektedir. AB ülkelerinde din dersi uygulamasında üç model mevcuttur:
-Dini cemaatler tarafından verilen mezhebe bağlı din dersi,
-Devlet ve cemaat işbirliği ile verilen mezhebe bağlı veya olmayan, seçmeli veya mecburi din dersi,
-Devlet tarafından mezhebe bağlı olmadan verilen din dersi (Tosun,2012:138-141; Köylü-Turan,2012:83-111; Doğan-Altaş-Yılmaz,2007:196,197; Nipkov,2004:64-74).
Görüldüğü gibi AB ülkelerinde çok farklı uygulamalar vardır. Bu farklılıklar o ülkenin tarihi, milli ve bölgesel şartları ile kültürel değerlerinden kaynaklanmaktadır.
Avrupa Konseyi ve Din Öğretimi
Avrupa ülkelerinde Din Dersi Pedagojik olarak temellendirilmiş ve okullarda yer almıştır. |
Din öğretimi konusunda çok farklı uygulamaların var olduğu AB ülkelerinde tek bir modelin olmadığı ve olamayacağı görülmektedir. Aynı ismi taşıyan derslerde dahi farklı uygulamalar görülmektedir (Arabacı,1999:73-94; Aydın,2012:240-251). Buna rağmen AB ülkelerinde din öğretimi için bazı ortak yaklaşımların varlığından söz edilebilir. Dersin teolojik değil pedagojik olarak temellendirilmesi gerektiği, dinin değil genel eğitimin bir parçası olduğu vurgulanmaktadır. Ders programlarında dört ortak hedef gözlenmektedir:
- Hayatın dini boyutunun ve dinin farkına vardırma,
- Dini imkân ve dinle ilgili ahlaki davranış kurallarından haberdar etme,
- Dini bilgi ve tecrübe aktarımı,
- Bilme ve anlama.
Ortak standart olarak şunlar üzerinde durulmaktadır:
- Din dersi genel eğitim ölçülerine dayanmalıdır,
- Din dersi toplumsal bir önemi haizdir bu öneme uygun öğretilmelidir.
-Din dersi çoğulculuk gerçeğinden hareketle mezhepler ve dinler arası eğilimli olmalıdır.
- Din dersi çocuğun din eğitimi hakkı üzerine dayanır. Öğretmenler eleştirel düşünebilmelidir (Tosun,2012:138,139).
Sonuç ve Öneriler
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretimi ülkemizde tartışılan konulardan biri olagelmiştir. Bu tartışmalar günümüzde de zaman zaman gündemdeki yerini almaktadır. Konuya duygusal ve teolojik açıdan bakmak geçmişte problemi çözmemiş ve gelecekte de çözecek gibi görünmüyor. Ülkemizde Din eğitimi ve öğretiminin okullarda yer alıp-almaması tartışmaları alandaki bilimsel çalışmaları da olumsuz yönde etkilemektedir.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine pedagojik açıdan bakmak ve tarihi tecrübeyi göz önünde bulundurmak en sağlıklı yol olarak görünmektedir. Sağlıklı bir tarih anlayışı dinin doğru anlaşılması için elzemdir. Ülkemizdeki mevcut uygulama uzun yıllar sonucunda ulaşılmış bir tecrübe ve uzlaşının sonucudur. Yapılması gereken, bu eğitimin muhtevasını ve ihtiyaçları karşılayıp, karşılamadığını sorgulamaktır. Din, insanların birbirlerini anlayabilmeleri için gerekli olan temel iletişim kodlarını bünyesinde barındırır. Nihayetinde din, insan içindir ve insanların problemlerini çözmede, kişiliğini geliştirmede önemli bir yere sahiptir.
Din ve Ahlak öğretiminin tarihsel, felsefi, insani, bireysel, kültürel, toplumsal, hukuksal ve evrensel temelleri bu eğitimin hem ciddi bir ihtiyaç, hem de kişiler için bir hak olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye kendine has özel şartları ve gerçekleri olan bir ülkedir. Bu çerçevede yaklaşık 80 yıllık bir tecrübeye sahiptir ve bu tecrübe neticesinde Din dersleri mecburi olmuş, toplumun ihtiyaç ve taleplerini karşılayacak bir seviyeye ulaşmıştır.
DKAB dersinin mecburiyeti, seçmeli olması ya da kaldırılması tartışmalarından ziyade, bu dersin muhtevasının toplumun tüm kesimlerinin ihtiyacını karşılayacak şekilde düzenlenmesi ve yöntemler geliştirilmesi üzerinde yoğunlaşmalıdır. Şu anki uygulamadan rahatsız olanlar bu şekilde bir muhtevanın oluşması konusunda katkı yapmalıdırlar.[1] Eğer içinde çözüm önerisi barındırmıyorsa, karşı olmanın fazla bir değeri yoktur. Küreselleşmiş bir dünyada inancın değeri ve gücü daha da artmıştır. Eğer geleceğin dünyasında söz sahibi olmak istiyorsak, yetiştireceğimiz nesillere her türlü pozitif bilimin yanında dini ve ahlaki değerlerini de öğretmeliyiz. Bunun yeri okullardır ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersidir. Ülkemizde kabul edilmiş anayasa ve eğitim sistemi, din eğitimini devlet tarafından yerine getirilmesi gereken bir görev olarak belirlemiştir.
Son dönemlerde özellikle insan hakları konusunda örnek almaya çalıştığımız Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğunda din dersi mecburidir. Uygulama farklılıkları olmasına rağmen din dersi bu ülkelerde pedagojik olarak temellendirilmiş ve okullarda yer almıştır. Olaya duygusal ve ideolojik olarak yaklaşmayı bir tarafa bırakarak, bilimsel bir bakış açısıyla din dersinin muhtevasını toplumun her kesimine cevap verecek şekilde zenginleştirip, geliştirmenin yollarını aramalıyız. Din eğitiminin fonksiyonlarını göz önüne aldığımızda dindar olsun olmasın, günümüzde yaşayan her ferdin kültürün en önemli unsurlarından biri olan din hakkında, hatta diğer dinler hakkında bilgi sahibi olması küreselleşen bir dünyada artık zaruret haline gelmiştir. Doğru kaynaktan, doğru metodlarla ve uzmanlarınca verilecek bir din eğitimi, toplum barışına, huzura, kardeşliğe ve milli eğitimin uzak hedeflerinin gerçekleşmesine önemli katkılar yapabilecektir.
Kaynakça
Ayhan, Halis; Türkiye’de Din Eğitimi, Dem Yayınları, İstanbul 2004.
Akyüz, Yahya; Türk Eğitim Tarihi, Pegem Akademi Yayınları, Ankara 2012.
Altaş, Nurullah; Ortaöğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretimi Öğretmen El Kitabı, Dem Yayınları, İstanbul 2007.
Arabacı, Fazlı; “Avrupa (Almanya, İngiltere, Hollanda, Fransa ve Belçika) da Din Öğretimi”, Cumhuriyetin 75. Yılında Türkiye’de Din Eğitimi ve Öğretimi, Türk Yurdu Yayınları, ss.73-95, Ankara 1999.
Aşıkoğlu, N. Yaşar; “Toplum Hayatımızda Dinin Yeri ve Din Eğitiminin Önemi”, CÜİF Dergisi, S.2, s.45-50, Sivas 1998.
Aydın, M.Zeki, “Dünyada Din Eğitimi ve Öğretimi”, Din Eğitimi El Kitabı, Ed: R.Doğan-R.Ege, Grafiker Yayınları, ss.233-256, Ankara 2012.
Bilgin, Beyza; Eğitim Bilimi ve Din Eğitimi, Gün Yayıncılık, Ankara 1998.
———; “Din Eğitiminin Genel Eğitimdeki Yeri”, AÜİF Dergisi, C.24, s.469-484, Ankara 1981.
———; “Din Öğretiminde Yeni Modeller”, Türkiye’de Din Eğitimi ve Öğretimi İlmi Toplantısı Tebliğleri, ss-551-559, Türk Yurdu Yayınları, Ankara 1999.
Bilgin, Beyza-Selçuk, Mualla; Din Öğretimi Özel Öğretim Yöntemleri, Gün Yayıncılık, Ankara 1995.
Bilhan, Saffet; Eğitim Sosyolojisi, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, Ankara 1996.
Doğan, Recai; “Cumhuriyetin İlk Yıllarında Tevhid-i Tedrisat Çerçevesinde Din Eğitim-Öğretimi ve Yapılan Tartışmalar”, ss. 227-289, Türkiye’de Din Eğitimi ve Öğretimi, Türk Yurdu Yayınları, Ankara 1999.
Doğan, R.-Altaş, N.-Yılmaz, R; “Örgün Din Eğitimi”, Din Bilimleri-I, Ankuzem Yayınları, Ed: Cemal Tosun, Ankara 2007.
Din Öğretiminde Yeni Yöntem Arayışları Uluslararası Sempozyum Bildiri ve Tartışmaları, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara 2004.
Göçeri, Nebahat; Din Eğitimi Bilimine Giriş, Çukurova Üniversitesi Basımevi, Adana 2002.
Gürtaş, Ahmet; “Din Öğretimi ve Laiklik”, Türkiye’de Din Eğitimi ve Öğretimi, Türk Yurdu Yayınları, ss.527-549, Ankara 1999.
Güvenç, Bozkurt; İnsan ve Kültür, Remzi Kitabevi, İstanbul 1994.
Hull, John M; “Demokratik Çoğulcu Toplumlarda Din Eğitimi Üzerine Genel Değerlendirmeler”, Din Öğretiminde Yeni Yöntem Arayışları, s.48-51, MEB Yayınları, Ankara 2004.
Kılıç, Recep; “Din Öğretimini Temellendirme Problemi”, Cumhuriyetin 75.Yılında Türkiye’de Din Eğitimi ve Öğretimi, Türk Yurdu Yayınları, ss.55-62, Ankara 1999.
Kızılabdullah, Yıldız-Yürük, Tuğrul; “Din Eğitimi ve Öğretiminin Temelleri”, Din Eğitimi, Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Ed: Mustafa Köylü-Nurullah Altaş, Ankara 2012.
Nipkov, Karl Ernst; “Avrupa Birliği Anlayışı Çerçevesinde Almanya’da Din Öğretimi”, Din Öğretiminde Yeni Yöntem Arayışları, ss.64-74, MEB Yayınları, Ankara 2004.
Onat, Hasan; “Niçin Din Eğitimi”, Uluslararası Din Eğitimi SempozyumuBildirileri, AÜİF ve TÖMER Yayınları, Ankara 1997.
Öcal, Mustafa; “Cumhuriyet Döneminde İlk, Orta ve Yüksek Öğretimde Din Öğretimi”, Türkiye’de DinEğitimi ve Öğretimi, ss.309-344, Türk Yurdu Yayınları, Ankara 1999.
Önder, Mustafa, “Din Öğretiminin Temelleri Üzerine”, AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl: 1, S.1, ss: 25-40, Bolu 2013.
Selçuk, Mualla; “Din Öğretiminin Kuramsal Temelleri”, Din Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 2000.
———; “Din Öğretimi Özgürleştiren Bir Süreç Olabilir mi?”, İslamiyat Dergisi, C.1, S.1, s.71-87. Ankara 1998.
———; “Din Öğretiminde Yeni Modeller (Problem Çözücü Model)”, Cumhuriyetin 75.Yılında Türkiye’de Din Eğitimi ve Öğretimi İlmi Toplantısı Tebliğleri, Türk Yurdu Yayınları, Ankara 1999.
Şişman, Mehmet; Eğitim Bilimine Giriş, Pegem Akademi Yayınları, Ankara 2012.
Tosun, Cemal; Din Eğitimi Bilimine Giriş (6.Baskı). Pegem Akademi Yayıncılık, Ankara 2012.
———; “Din ve Ahlak Öğretiminin Temelleri”, E.Ağaoğlu-K.Selvi (Ed.), Din Kültürüve Ahlak Bilgisi Öğretimi, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir 2008.
———; “İki Binli Yıllarda Türkiye’de Din Öğretimi: Bugünden Geleceğe”, Din Öğretiminde Yeni Yöntem Arayışları Uluslararası Sempozyum Bildiri ve Tartışmaları, MEB Yayınları, Ankara 2004.
———; “Eğitim ve Din Eğitimi Politikaları”, Türkiye’de Din Eğitimi ve Öğretimi İlmi Toplantısı Tebliğleri, Türk Yurdu Yayınları, Ankara 1999.
———; “Türkiye’de Din Eğitimi ve Öğretimine Genel Bir Bakış”, Tartışılan Değerler Açısından Türkiye, TDV Yayınları, Ankara 1999.
Uluslararası Din Eğitimi Sempozyumu Bildirileri, AÜİF ve TÖMER Yayınları: Ankara 1997.
Turan, İbrahim; “Ulusal ve Uluslararası Hukuk Açısından Türkiye’de Din Eğitiminin Yasal Dayanakları”, OMÜİF Dergisi, S.32, ss.77-109, Samsun 2012.
Yılmaz, Hüseyin; Din Eğitimi ve Sosyal Barış, İnsan Yayınları, İstanbul 2003.
———; “Alevilik-Sünnilik Açısından Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersleri”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.XIII/2,s. 206-209,Sivas 2009.
Yürük, Tuğrul, “İlk ve Ortaöğretimde Din Öğretimi: Din Dersleri”, Din Eğitimi El Kitabı, Ed: Recai Doğan- Remziye Ege, Grafiker Yayınları, Anka
ÖZET
Din eğitimi ülkemizde geç oluşmuş bir bilim dalıdır. Konunun bilimsel zeminde tartışılmaması, politik ve duygusal yaklaşımlar ortak bir paydada birleşmeyi zorlaşmıştır. Bu çerçevede din dersinin niçin okullarda yer aldığı ve öğretimin genel amaçlarına ne gibi bir katkı sağlayacağı, bu katkının gerekli olup olmadığı tartışılmaktadır. Okul toplumun değerlerini görmezden gelemez ve bu değerleri öğretmekle mükelleftir. Din ise değerlerin en önemlilerinden biridir. Din öğretimi ilk insanla birlikte başlamış, tarihi seyir içerisinde çeşitli yöntemlerle ve farklı mekânlarda öğretilmiştir. Din Dersi Osmanlıdan günümüze kadar kısa bir süre hariç, değişik isimlerle okul programlarında yer almıştır.
Her milli eğitim sisteminin yetiştirmeyi amaçladığı bir insan tipi ve sahip olduğu değerlerden etkilenen eğitim politikası vardır. Türk milli eğitim felsefesinin temelini Tevhid-i Tedrisat (öğretim birliği) Kanununda buluyoruz. Eğitimin tek merkezden planlanıp, denetlenmesini amaçlayan bu düzenleme ile milli, manevi, ahlaki, insani ve kültürel değerlere sahip nesiller yetiştirilmesi amaçlanmıştır. Din dersi bu amaca katkı sağlayacak derslerden biridir.
Eğitimin görevi fertlerin bütün ihtiyaçlarını doğru ve dengeli biçimde karşılamaktır. Doğru dini bilgi de fertler için bir ihtiyaç ve haktır. Din öğretimi kişilerin sosyalleşmesine katkıda bulunurken, dini etkinliklere katılacaklara gerekli hazır bulunuşluğu sağlar, katılmayanlara ise değerlendirme yeteneği kazandırır. Bu şekilde dini istismarcılardan korunmuş olurlar.
Eğitimin görevlerinden birisi de, maddi-manevi kültürümüzü gençlere aktarmaktır. Günümüz dünyasında insanların birbirlerinin inanç ve değerlerini tanımaları bir ihtiyaç haline gelmiştir. Tevhid-i Tedrisat Kanunu, 1982 anayasasının 24. maddesi, uluslar arası antlaşmalar, Avrupa Konseyi kararları din öğretiminin hukuki temellerini oluşturur. Her ülkenin farklı bir laiklik anlayışı vardır. Ülkemizde yaklaşık 80 yıllık bir tecrübe neticesinde Din Öğretimi şekillenmiş ve beklentileri karşılayacak düzeye yaklaşmıştır.
Yeni bilimsel gelişmeler ve insanın anlam arayışı içinde olması, dini anlayış ve yorumlayışımızı da değiştirmiştir. Dinin kişiye hayati çözümler sunması, iyi anlaşılmasına bağlıdır. Yeni DKAB programı bu anlayışla hazırlanmıştır. Yapılandırmacı, çoklu zekâ, öğrenci merkezli bir anlayışla hazırlanan DKAB programı öğrencilerin aktif katılımına ve kavramsal yaklaşıma, problem çözme yeteneğine ağırlık vermektedir.
Avrupa ülkelerinin büyük bölümünde Din Dersi okullarda mevcuttur. Farklı uygulamalara rağmen, AB ülkelerinde Din Dersi pedagojik açıdan temellendirilmiş ve genel eğitim içinde yer almıştır. Mevcut düzenlemelere ve anayasaya göre ülkemizde din dersi devletin gözetim ve denetiminde yapılır ve bu eğitimi vermek devletin görevleri arasındadır.
KENDİMİZİ SINAYALIM:
1- Din Eğitimi ve Öğretimi tartışmaları için hangisi söylenemez?
- Siyasi ve ideolojik yaklaşım b- Duygusal yaklaşım
- Bilimler arasındaki yerinin ortaya konulamayışı
- Ekonomik problemler e- Eğitim-İlahiyat ilişkisi olmayışı.
2- 1924 yılında çıkarılan Tevhid-i tedrisat Kanunu ile;
a-Din eğitimi serbest bırakılmıştır b- Eğitimde yerel
yönetimlere yetki verilmiştir. c- Milli bir eğitim sistemi
kurulması düşünülmüştür. d- Dini ve genel eğitim ayrılmıştır.
e- Okullar birleştirilmiştir.
3- Din Dersi hangi düzenleme ile mecburi olmuştur?
a- 1960 Anayasası b- 1982 Anayasası c- AB kararı
d-Tevhid-i Tedrisat Kanunu e- MEB Temel Kanunu
- Ülkemiz Laik olmasına rağmen niçin Din Öğretimi devlet
okullarında vardır?
a-Türkiyenin özel konumu b- Tarihi tecrübemiz c- İslamda din İşlerini yürütecek kutsal bir kurumun olmayışı d- Coğrafi konum e- Stratejik konum.
5- Din öğretiminin hukuki temeline hangisi dayanak olamaz?
a- Tevhid-i tedrisat Kanunu b- TC Anayasası c-İnsan
hakları d- Dindar olmamak e- AB normları.
6- AB Ülkelerinde Din Öğretimi için hangisi söylenemez?
a- Yoktur b- Çoğunluğunda vardır c- Cemaatlere bırakılmıştır
d-Seçmelidir e- Devlet tarafından verilir.
7- İDKAB Programı için hangisi söylenemez?
a- Yapılandırmacıdır b- Öğrenci Merkezlidir c-Ezbere
dayalıdır d- Kavramsal yaklaşımcıdır e-Problem çözme
yeteneği kazandırır.
9- Dini doğru anlamak için;
a- Eski kişilerin yorumları yeter b-Mezhep ve tarikat öğreti-
leri yeter c- Doğru bir tarih anlayışı gerekir d- Yeni yorum-
lara gerek yoktur e- Ezbercilik ve nakilcilik gerekir.
10- Hangisi AB nin Din Öğretimi için ortak standartlarından
değildir?
a- Din dersi genel eğitim içinde yer almalıdır b- Kamusal
önemdedir c-Mezhepler ve dinlerarası olmalıdır.
d- Din dersi çocuğun din ve eğitim hakkına dayanır.
e-Okullarda yer almamalıdır.
CEVAP ANAHTARI: 1- d, 2-c , 3-b , 4-c, 5-d, 6-a , 7-c, 8-c, 9- c, 10-e.
Yrd. Doç.Dr. Mustafa ÖNDER
Sivas-Gürün’de doğdu. İlk ve Ortaöğrenimini memleketinde tamamladı. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdi. Mezuniyetinden sonra Diyanet İşleri Başkanlığında çalıştı. Vaizlik, ilçe müftülüğü, il müftü yardımcılığı, yurtdışı görevlerinde bulundu. 1997 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Prof. Cemal TOSUN danışmanlığında “Prof.Dr. Beyza BİLGİN ve Din Eğitiminde Yeni Yöntem Çalışmaları” isimli Yüksek Lisans tezini bitirdi. 2008 yılında aynı enstitüde Prof. Cemal TOSUN danışmanlığında “Yaz Kur’an Kurslarında Hedeflerin Gerçekleşme Düzeyleri-Sivas Örneği” isimli doktora çalışmasını tamamladı. 2011 yılında Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesine Yrd. Doç. olarak atandı. Şubat 2014 tarihinde Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Eğitimi Öğretmenliği Anabilim Dalı Öğretim Üyeliğine atandı. Ağustos 2014 tarihinde Cumhuriyet Üniversitesi Gürün Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğüne atandı. Halen bu görevlerini sürdüren Mustafa ÖNDER evli ve üç çocuk babasıdır.
[1] Bazı teklifler ve yöntemler için bkz: Hüseyin Yılmaz, “Alevilik-Sünnilik Açısından Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersleri”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.XIII/2, Sivas 2009, s.206–209; Beyza Bilgin, “Din Öğretiminde Yeni Modeller”, Türkiye’de Din Eğitimi ve Öğretimi İlmi Toplantısı Tebliğleri, Türk Yurdu Yayınları, Ankara 1999, ss-551-559; Tosun, a.g.e, s.132-139.